ZAMAN SÜRECİ İÇİNDE KENT KİMLİĞİ KARAKTERİ: EYÜP

Gündem Türkiye 5.4k Görüntüleme
14 Dk Okuma

     Zaman; bir değişim göstergesidir. Değişim süreçlerinin bir yansımasıdır.

Her şeyin altında bir ritim duyusu yatar. Bir insanın kalp atışları, konuşma ritmi, yıldız ve gezegenlerin hareketi, gelgitin yükselişi ve alçalışı, mevsimlerin değişimi. Bunlar insan bilincine keyfi hayaller olarak değil, evren hakkındaki esaslı bir hakikati dile getiren gerçek bir olgudur. Zamanda, tüm biçimleriyle maddenin ayrılmaz özellikleri arasında gördüğümüz hareket ve durum değişikliğini ifade etme biçimidir. Görüyoruz ki her şey zaman, denilen hareketin içinde kendini bulur.

Zaman tıpkı piramidin ters görüntüsü gibidir. Başlangıçta bir noktaya benzemektedir. İlk kararlarımız, eylemlerimiz; daha sonra bu noktadan dağılan çeşitli ışınsal fikirler oluşur zihinlerimizde bazen bunların birine, bazen de birkaçına yönelme gereksinimi duyarız ama ne olursa olsun amacımız, hedefimiz bellidir, piramidin sonuna ulaşmak.

Bazen bu süreçte fikirlerimiz ani değişimde geçirebilir ilk düşünceler cazip gelmez, bir anda diğerine de yönelebiliriz ama her ne olursa olsun hedefimiz doğrultusunda hareket ederiz ve sonuca ulaşmaya çalışırız ama sonuç hiçbir zaman bir son olmamaktadır, çünkü zaman değişir ve değişim içindedir, bununla birlikte fikirler de değişir, değiştikçe gelişir, geliştikçe olgunlaşır.

Kentlerimiz de kimliklerini zamanın bu değişim süreci içerisinde kendini bulur. Bazen o kent bir cazibe merkezi görünümündedir, bu insanın orada yerleşimini sağlayabilir ve birden o kent yerleşim kimliğini üstlenen konuma sahiplenebilir. Ancak kentlerde, zamanın değişimi içinde değişebilir. Yerleşim kimliğine sahip bir kent daha sonra sanayi kenti kimliğine sonra belki de bir başka kimliğe hatta eski kimliğine bile dönüşebilir. Örneğin İstanbul tarihi süreç içerisinde devamlı değişmiş devamlı kimliğinde dönüşümler geçirirken, Mardin ise % 100 doğal tarihsel kimliğini muhafaza edebilmektedir.

Peki bu değişim acaba bir metropolleşmenin sonucu mudur?

Bunun cevabını diğer yabancı metropol ölçekte ele alınan kentlerle karşılaştırarak bulabiliriz. Örneğin Paris, Barselona gibi şehirler tıpkı İstanbul gibi eski bir tarihi süreç içerisinden geçmiştir. Ancak kentleşme anlayışı, kente olan saygı çok eskilerden oluşmuş ve zamanın bu değişim sürecinde ciddi, acımasız, daha doğrusu çıkarsal ilişkiler içerisinde yer almamıştır. Bu da İstanbul kentinde görülen kimlik karmaşası içerisine insanları sürüklememektedir.

 

İstanbul kentinin ilk ve önemli yerleşim yerlerinden biri olarak bakabileceğimiz Eyüp yerleşkesi Eyüp Cami ve çevresinde oluşmuş zamanın değişim süreciyle birlikte genişlemiş ancak bu gelişme Eyüp kimliğinde ciddi olumsuz farklı izlenimler bırakarak gerçekleşmiştir ve Eyüp gelişim aksı hızlı bir ivmeyle gerçekleşmiş bu da yeni yerleşim birimlerinin oluşmasına ve kimliklerde farklılığa sebep olmuştur. Buradan da gözükeceği gibi zaman kentlerde de olumlu yada olumsuz değişime sebep olmaktadır.

Yapay kimlik bileşenleri içerisinde zaman konusunun incelenmesi bu yaklaşımdan dolayı önem kazanmaktadır. Düşünecek olursak yapılaşmış çevre insan eliyle gerçekleşen bir düzenlemedir. Öyleyse insan odaklı olması zamanın değişim sürecine girmesi anlamını taşır. Bu da gösterir ki zaman yapay kimlik bileşenleri içerisinde ele alınması ve dikkatle incelenmesi sonucunu ortaya çıkarmaktadır.

Karakter ise; objenin, varlığın, sahip olduğu değerlerin bir yansımasıdır. Bu değerler ise, zaman içinde oluşur. Bireyin, toplumda yer edinmesi; edinmiş olduğu bu özelliklerle kendini farklılaştırması anlamını taşımaktadır. Bu süreç içinde yön bulmakta ve kendi benliğini oluşturmakta bu da bir kimlik kazanımını sağlamaktadır.

Başlangıçta yaşayan veya kent gibi yaşatılan objeler için karakter kavramından bahsetmek mümkün değildir. Bu belirsizdir adeta; bu süreç içinde önce kendine yakın çevrelerden etkilenir (bunu birinci derece ve ikinci derece etkileşim alanı olarak ifade edebiliriz), bu durum geliştikçe bu etkileşim alanları başka süreçlere yönlendirilmektedir, ama bu belirsizdir, çünkü bu süreci özellikle birinci derece ve ikinci derece etkileşim alanındaki deneyimler göstermektedir. Bu sürecin sonunda da karakterler oluşur. Bu da bir başka ifadeyle kimliklerin ortaya çıkışıdır.

Karakterler zaman içinde farklı etkileşim alanlarıyla karşılaşmazlarsa lineer (doğrusal) bir gelişim gösterir, ancak etkileşim alanları bu sürece yapmış oldukları müdahalelerle de karakteri farklı boyutlara sürükleyebilir, bir süreklilik kazandırabilir.

Kentler; yaşayan, daha doğrusu yaşatılan bir mekanizmadır. Bu da kentlerin gelişim sürecinde yaşadıkları etkileşimlerle kendilerine özgün karakter diğer bir ifadeyle kimlik kazanmasına neden olmaktadır.

Birey kentin gelişiminde önemli bir yapıtaşı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bireyin etkileşimi sonucu kentler başlangıçta bölgesel bir alanın çeperlerinde kendine ait olma çabası içindedir. Diğer bölgeler ise; bilinmezlik durumundadır. Ancak zamanında etkisi sonucu farklı noktalarda bireylerin yerleşimi ile kendi karakterini (kimliğini) ortaya koymaya, diğer kentlerden olan farklılığını göstermeye başlar.

Kentler yaşayan bir organizmadır ve bunun sonucunda da değişim geçirebilme potansiyeline de sahiptir. Eyüp’de kimliğinde bazı zamanlarda değişim yaşamış bir bölgedir. Bu değişim sonucunda da Eyüp’de farklı bölgesel alanlar oluşmuştur ancak Eyüp’deki değişim bölgede iki merkezlilik yaratmıştır. Böylece bölgede Eyüp sit alanı içerisindeki Eyüp merkez ve Alibeyköy merkez oluşmuş, yerleşim üniteleri de bu merkezler etrafında gelişim göstermiştir. Bu değişim yapısını İstanbul kenti içerisindeki diğer bölgelerde incelediğimiz de bölgelerin genel yapısını muhafaza edebildiğini görebiliriz. Örneğin Üsküdar bölgesinde farklı sosyal ve fiziksel karakterde yerleşkeler gözükse de, tüm bölgede Üsküdarlılık kimliği hakimdir. Bu durumu Beşiktaş, Şişli, Beyoğlu vb… İstanbul kentinin birçok bölgelerinde gözlemleyebiliriz. Ancak diğer bölgelerde gördüğümüz bu bütünsellik Eyüp’de tam anlamıyla korunamamıştır. Eyüp’de yaşayan halk bu merkez etrafında değerlendirebilinir. Örneğin Alibeyköy mahallesinde yaşayan bireye bölge kimliğini tarif etmesini söylediğimiz de, Eyüplülük kavramından bahsetmemektedir, buradaki bireyde Alibeyköylülük olgusu hakimdir. Sonuç olarak Eyüp, yaşadığı tüm bu değişimler sonucunda kimlik kargaşası yaşayan bir yerleşkedir ve bu durum belirttiğimiz gibi bölgennin 2 merkezde oluşmasına neden olmuştur.

    I.    Merkez: Eyüp Tarihi Sit Alanı

Eyüp tarihsel sit alanı konumlanışı bakımından doğuda Haliç, kuzeybatı da Gaziosmanpaşa, güneydoğu da tarihi yarım adayla çevrilidir. Ayrıca bölge bir noktada yasal gelişme göstermiş olan konut yerleşmeleriyle ve sanayi yapılaşması gösteren bölgeyle sınır oluşturmaktadır. Tarihi sit alanı içerisindeki mahalleleri incelediğimizde Eyüp merkez, İslambey, Düğmeciler, Nişanca ve Defterdar mahallelerinden meydana gelmektedir.

Tarihi sit alanının bulunduğu topografyayı inceleyecek olursak Haliç kıyı bölgesinde yükselti gözükmezken, içerilere doğru vadiler oluşturarak arazi yapılaşması yükselmektedir. Bu durum bölge genelinde görsel bir zenginlik oluştururken belli noktalardaki bakı noktaları bölge genelinde önemli bir sembol niteliği oluşturmaktadır.  

Bölge tarihsel süreç içerisinde zaman zaman çok ciddi fiziksel değişimler yaşasa da İstanbul kent kimliğinde topografyanın da olumlu bir yansıması sonucu ciddi bir yer edinmiştir. Bu bakımdan bölgenin sahip olduğu tarihsel kimlik karakterinin yansımasını fiziksel yapısında görebiliriz. Son dönemler de yapılan yanlış müdahaleler sonucunda bölgenin fiziksel kimlik yapısında önemli tahribatlar olsa da, günümüzde ciddi bir çalışma gösterilmektedir. Tarihte bölge için önemli bir sembol oluşturmuş yapılar yeniden projelendirilmeye çalışırken; yeni, modern yapılaşmalarla da uyumlu bir koordinasyonun sağlanmasına çalışılmaktadır. Bu kapsamda bölge kimliğinde olumlu sonuç veren ve verecek olan İstanbul 2010 kültür başkenti kapsamında yapılan projelerin önemlilerini belirtecek olursak;

I- Tamamlanmış çalışmalar:

  Hüsrevpaşa Kütüphanesi,

  Bir Mimar Sinan eseri olan İsmihan Sultan Kütüphanesi;

  Zamanında önemli bestekarların musikilerini icra ettikleri 19.yüzyıla ait olan Müzisyenlerin Kahvesi,

  İstanbul’un ve Eyüp’ün görsel olarak kimliğinin sergilenmesini sağlayan ve Piyer Loti ile bağlantıyı oluşturan teleferik,

– Bölgenin tarihsel kimliğinin sergilenmesini sağlayan, ahşap sivil mimari örnekleri,

  18. Yüzyıl eseri olan Hüsrevpaşa Tekkesi,

  Eyüp Sultan Spor ve Kültür Merkezi,

  Yunus Balıkları gösteri merkezi,

  Müzisyenler Kahvesi,

  Piyer Loti hizmet binası,

  Adile Sultan Türbesi yanı park düzenlemesi.

II- Uygulanmamaya başlanmış ancak tamamlanmamış çalışmalar:

  Hacı Beşir ağa Medresesi,

  Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı 4 hamam olan Eyüp Hamamı,

  Çalışmasına devam edilen ahşap sivil mimari örnekleri,

  Bölgenin önemli bir tarihi kimlik yapısı olan Ahşap Konukevi, 

  Bahariye Mevlihanesi,

  16.yüzyılda Mimar Sinan tarafından yapılan Caferpaşa Medresesi,

  18.yüzyıl eseri olan Sertarikzade Tekkesi.

III- Sadece projelendirilmiş, faaliyete geçilmemiş çalışmalar;

  Günübirlik yaşamın sürdüğü alan ile ibadet alanını bir birinden ayırıp, Eyüp’e ibadet maksadıyla maksadıyla beldeyi ziyaret edenlere yapılmış olan Arasta Kasrı,

  Geçmişte bölge kimliğinde önemli bir yer edinmiş olan Oyuncakçılar Çarşısı,

  Tarihi çeşmelerin onarımı,

  Eyüp belediyesi Nikah Salonu,

  Bölgenin kimliğini daha da açığa çıkarmak için yapılan Nişanca Meydanı ve yakın çevresinin sokak sağlıklaştırılması olarak sayılabilir.

Tüm bu çalışmalar gösteriyor ki bölge önemli bir tarihi kimliğe sahiptir. Bu tarihi kimliğinin ortaya çıkarılması ile bölge fiziksel kimlik yapısında daha da hak ettiği konuma gelebilecektir.

    II.    Merkez: Alibeyköy

Alibeyköy, 1968-1980 yılları arasında belediye statüsünde değerlendirilen bir merkez konumunda yer almıştır. 1984-90 yılları arasında Eyüp Belediyesine bağlanmıştır (Kerem, 1993, ss.135-141). Bugün bu bölge Eyüp’ün Merkez mahallelerinden bir konumundadır. Alibeyköy mahallesi çevresinde bulunan Karadolap, Çırçır, Güzeltepe, Esentepe, Yeşilpınar, Akşemsettin, Emniyettepe, Sakarya mahallelerinin odağı konumunda bulunup, bu mahalleleri beslemektedir.

Bölge Yüksek Mimar Zeynep Kerem’e göre topografik açıdan 3 parçada değerlendirilmektedir;

I-    Alibeyköy dere yamacı eğimli bir alan üzerindedir. Vadiden itibaren % 30-% 40 eğim söz konusudur.

II-    Alibeyköy deresi vadisindeki düz alanlar, kaide seviyesi ovasından oluşmaktadır.

III-    Plato deniz seviyesinden yüksektir. Böylece yayla manzarası hakimi söz konudur (Kerem, 1993, ss.135-141).

Bölge genelinde ve çevresindeki yerleşimler de özellikle son 30-40 yıllık süreden bu güne kadar fiziksel kimliğinde gecekondulaşmanın hakim olduğunu görebiliriz. Çırçır mahallesinde bu sürece katılan son yerleşim bölgesidir (Kerem, 1993, s.160). Bu noktada bölge genelinde Alibeyköy deresi çevresinde yapılan yanlış yerleşimler bölgede birçok sorununda oluşmasına da neden olmaktadır.

Bölge, Eyüp gibi tarihi bir kimliğe sahip ilçenin sınırları içinde yer almakla birlikte, İstanbul fiziki kent kimliğiyle eski ahşap dokusuyla yan yana oluşturduğu farklı biçimler gözlemlenmektedir (Kerem, 1993, s.163). Alibeyköy çevre yerleşimlerinde merkezi konumundadır ve Eyüp genelinde baktığımızda ikinci derece merkezi bir odak noktası oluşturmaktadır.

Geçmiş ile bugünün kentleri kıyaslandığında aradaki en önemli fark “değişim oranı” olmaktadır. Normal şartlar altında incelediğimizde kentlerin morfolojisini genel hatlarıyla gösteren teknolojinin etkileşimi sonucunda yaşanan değişim sürecinde kent kimliğini oluşturan unsurların kentlerin kimliğini olumlu yönde etkilemeleri beklenmektedir. Bu bağlamda ancak bazı kentler bu etkileşimden olumlu yönde etkilenip kimliğini muhafaza edebilirken; bazı kentlerde de, kentsel kimlik unsurlarının kaybedilmesine yönelik gözlemlenen değişimler kentin bu paralelde de toplumun hafıza kaybına uğramasına yol açabilmektedir. Sonuçta bu süreç kent içinde yaşayan bireylerin birbirlerine aktardıkları değerlerin kaybedilmesine ve böylece kent de geçmiş ile geleceğin bağlantısının da kopmasına yol açabilecek, süreklilik ve aitlik gibi önemli kavramlarda ortadan kalkacaktır. Buradan hareketle kent içindeki fiziki yapının olumsuz etkilenmesi de kente karşı duyarsızlığı da tetikleyebilmektedir. Bu kapsamda kentin dinamiklerinde olumsuz kimlik elemanlarının veya kimlik elemanlarının olumsuz hale gelmiş nitelikleri ile bahsedilmesinin önlenmesi en başta planlamaya verilen önemle oluşacağı gibi sosyal yapının da bilinçliliği bağlamında önemli bir zeminde elde edilecektir (Ocakçı, 1993, s.169). Hiç kuşkusuz değişim kaçınılmazdır ancak bu durumun olumlu yansımalarının kentle yaşanabilmesi toplumsal dinamiklerin bütünselliğiyle karşılanabilinir.

Öyleyse yapılması çok basit unsur olarak geçmişten geleceğe kent içinde sürekliliği sağlayan bağlantı ögeleri olarak kentsel kimlik elemanları doğal, sosyal ve yapma çevre unsurları çerçevesinde analiz edilerek etkilerini güçlendirici önlemler almak gerekir (Ocakçı, 1993, s.169).

Eyüp bölge kimliğinde de bahsettiğimiz gibi ne kadar geç de olsa günümüzde yapılan önlemler bölgenin eski kimliğinin yeniden canlandırılmasını sağlamaktadır; ancak bu durum yetersizdir, bölgede oluşan iki merkeziyetlilik olgusunun kaldırılması gerekir.

Demek oluyor ki kent kimliğini kaybettirici hükümlerden vazgeçip, yaşanabilinir bir kent edinebilmek için kimliği vurgulamayı teşvik edici anlayışlar hakim olmalıdır. Bu bağlamda kentlerin dinamiklerini oluşturan doğal; sosyal ve yapma çevreden kaynaklanan kimlik elemanlarının kentlerin geleceğine aktarılması başarılmalıdır ve başarılması da mümkündür (Ocakçı, 1993, s.169). Bu noktada da yerleşim birimlerinde ister yerel, ister kent ölçeğinde olsun geçmişin dinamiklerini tekrar hayata geçirilebilecek çalışmalar sonucu başarılı sonuçlar elde edilebilir ve kentlerdeki kimliğin devamlılığı sağlanabilir.

Etiketler:
Bu İçeriği Paylaşın
Yorum bırakın

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Exit mobile version