TOPLUMSAL NORMLARIN OLUŞUMU

Ahmet Taha AYDIN 6.8k Görüntüleme
3 Dk Okuma

İnsanlar arasındaki ilişkilerin temelinin anlaşılabilmesi için normların anlaşılması gerekir.  İnsanların davranışlarına yön veren ve onları sınırlayan ilke ya da kurallara norm denir. Toplumun, varlığını ve sürekliliğini sağlayabilmesi için toplum içindeki bireylerin uymaları gereken kurallar bütününe toplumsal normlar denir. 

Normlar toplumun temelini oluşturur. Toplumun düzen içerisinde varlığını devam ettirebilmesi için normlar zorunludur. Kişi çoğu zaman normlara farkında olmadan uyar.  Doğumundan itibaren aile ortamında aldığı eğitimle kişi içinde yaşadığı toplumun normlarına göre eğitilmeye başlamıştır. Toplumun normları vardır, aile o normlara uyar. Çocuk doğar, ailenin toplum kaynaklı normları vardır. Çocuk o normları benimser ve eğitim hayatına atılır.

Normlar, toplumun geneli tarafından kabul görmüş davranış biçimlerinin toplamıdır. Birey yaşadığı toplumun normlarına aykırı hareket ettiğinde tepki toplar. Yazılı hukuk kurallarına aykırıysa ceza alır. Toplum içerisinde bir düzene uygun şekilde yaşamak istiyorsa kişi toplumun normlarına uymak zorundadır.

Toplumun kontrolünün sağlanması için normlarının olması şarttır. Normlar toplumdan topluma değişkenlik gösterebilir. Her toplumun ekonomik, sosyal, coğrafi ve kültürel yapıları birbirinden farklılık gösterir. Bu bağlamda normlarının da farklılık göstermesi son derece doğaldır. Basit bir örnek verilecek olursa, Amerika’da idam cezası halen uygulanmakta iken Avrupa Birliği üyesi ülkelerde bu ceza kaldırılmıştır.

Toplumdaki denge normlara uyan birey sayısıyla doğru orantılıdır. Belirsizliği azaltma etkisiyle normlar bireyler üzerinde istikrarlı davranışların gelişimine katkı sağlar. Bu da bir düzen içerisinde varlığını sürdürmesi gereken toplum için gerekli olgulardan biridir. Eğer normlar işlevlerini yerine getiremiyorsa ve buna bağlı olarak toplumda düzensizlikler meydana geliyorsa, etkisini kaybeden normlar değiştirilerek yerlerine yenileri getirilebilir. Örneğin Türkiye’de kız çocuklarının eğitimine önem giderek artmaktadır. Yasalarla eğitim zorunlu hale getirilmektedir. Bundan 50 yıl öncesine kadar okuma yazma oranının düşük olduğu bir gerçektir. Kız çocukları kırsal kesimlerde okutulmak yerine ya evlendiriyor ya da tarla işlerinde çalıştırılıyorlardı. Bir ülkenin gelişmişliği o ülkenin okuyan nüfus oranı ve iş hayatında aktif rol oynayan kadınların sayısıyla doğru orantılıdır. Halen devam etmekte olmasına rağmen, en azından kırsal kesimler için “kız çocuk okutulmaz” düşüncesi Türkiye’de büyük ölçüde azaltılmış ve ortadan kaldırılma çabası içerisine girilmiştir. Çünkü bir ülkenin gelişebilmesi ve çağa ayak uydurabilmesi o ülke toplumunun refah düzeyi ve bu düzeydeki artış miktarına bağlıdır.

Toplumsal normlar yazılı ve yazısız normlar olmak üzere ikiye ayrılabilir. Yazılı normlar Hukuk kurallarıyla belirlenen kanunlardır. Bu normlar akıcıdır çağa ayak uydururlar. Çeşitli yaptırım ve cezalar uygulanarak bireylerin bu normlara uymaları zorunlu hale getirilmiştir. Toplumun gelenekleri, görenekleri ve ahlak kuralları ise yazısız normları oluşturur. Ahlak kavramının algılanış biçimi toplumdan topluma değişkenlik gösterir. Bu normların dışında yapısal olarak din kavramı ve buna bağlı kurallar da toplumsal normlar içinde yer alır ve birçok toplumda düzen içinde etkin rol oynar.

Bu İçeriği Paylaşın
Yorum bırakın

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Exit mobile version