TOPLUMSAL GÖÇE ZORLANMA ve BUNUN SEBEPLERİ

Ahmet Taha AYDIN 3.5k Görüntüleme
3 Dk Okuma


    Göçü farklı sebeplerle insan topluluklarının bir yerden başka bir yere geçmesi olarak tanımlamak mümkündür. Bu sebepler ferdi veya toplumsal karar şeklinde olduğu durumlarda genellikle iktisadi kaynaklı olmuştur. Yani daha verimli toprakları keşfeden insanlar verimli toprakların olduğu yere göç etmeyi uygun görmüş ve uygulamaya geçirmişlerdir. Fakat son bir kaç yüzyıldır insanlar kendi kararları doğrultusunda değil devlet dayatmaları sonucu olarak göçe zorlanmışlardır. Yerleşik hayatı benimsemiş olan insanlar, bulunduğu devlete bir yük haline geldiği zaman, devletin uygulamış olduğu farklı uygulamalarla göçe zorlanmışlardır.

    “Göçe zorlama” gibi bir ifadeyi duymayan kimse yoktur. Fakat malesef çok azımız bu ifadenin gerçek manasına inebilmiş durumdayız. “İnsan gruplarına göç ettirmek için ne yapılabilir?” sorusuna verilecek cevap ancak “O insan grubu rahatsız etmek.” olacaktır. “O insanlara nasıl bir rahatsızlık verilerek o insanlar göçe zorlanabilir?“ sorusuna verilen cevap ise çok acıdır…


    Yakın zamanda göçe zorlanmış olan herkesin az ya da çok zulüm gördüğü bir gerçektir. ‘Ülkede istenmeyen insanların ülkeden gönderilebilmesi için o insanların can ve mal güvenliklerinin olmaması gerekir’ düşüncesi ile hareket eden devlet liderleri halkı huzursuz etmek için çok fazla can yakmışlardır. Bu zulüm birçok farklı ülkede ve farklı zamanlarda devlet yöneticileri tarafından verilen bir izin ve hatta emir ile gerçekleşmiştir. Bunun sebebi ise ya ekonomik bir çözülmeye bağlanmış ya da kontrolsüz nüfus artışı şeklinde yorumlanmıştır. Bunun dışında etnik kökeni korumak ya da dini etkileşimden korunmak gibi gizli emeller de bulunmaktadır. Tabiki böyle durumlar tarihtede görülmüştür ve farklı uygulamalar ile bu konuda çözüme gidilmiştir.

[PHP]xml:namespace prefix = o />

 

    Osmanlı Devleti zamanında padişahlarda ülkede fazla sayıda hristiyanın olmasından endişe duymuşlardır. Osmanlı topraklarında yaşamakta olan hristiyanların dışarıdan gelen farklı bağışlar yolu ile daha çok zengin edilmesi ve Osmanlı topraklarında yaşamaya teşvik edici politika izlenmesi Osmanlı padişahlarının bu konudaki endişelerini daha da çok artırmıştır. Dışarıdan gelen yardımların da etkisiyle çok zengin olan ve lüks bir hayat yaşayan Osmanlı topraklarında yaşamakta olan hristiyanların sahip oldukları mülkleri, halkı hristiyanlaştırmak için kullanmak istemesi Osmanlı padişahlarının bu konudaki endişelerini de onaylayıcı yöndedir. Fakat bu kadar zor durumda kalan Osmanlı Devleti diğer devletlerin yaptığı gibi baskıcı ve zorba bir tutum izleyerek insanları göçe zorlamamış, bunun yerine hristiyanların zengin olmasını engelleyecek ve sıradan bir hayat yaşamasına neden olacak derecede “cizre” adı verilen ağır vergileri ödemesini zorunlu kılmıştır. Bu ağır vergiler ile sıradan bir hayat yaşamak isteyen hristiyanlar Osmanlı topraklarında emniyetle yaşamaya devam etmiş, vergilerin ağır olmasından memnun olmayan hristiyanlar ise Osmanlı topraklarının dışında hayatını sürdürmeye devam etmiştir. Bu sayede hem hiç kimse zulüm görmemiş hem de Osmanlı topraklarında yaşayan hristiyanlar, Osmanlı Devleti’ne verdikleri vergilerle devleti daha çok güçlendirmişlerdir.

 

    Görüldüğü üzere çok karmaşık gibi görülen meseleler aslında yüzyıllar öncesinden atalarımız tarafından çözülmüştür. Hem de hiçbir baskı ve şiddet unsuru olmaksızın… Birçok sorun geçmişe bakarak çok basit bir şekilde çözülebilmektedir. Yeter ki toplumsal hafızamızı yitirmeyelim…

Bu İçeriği Paylaşın
1 Yorum

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Exit mobile version