Değişme belirli bir zaman aralığındaki farklılaşma olarak tanımlanabilir. Değişmenin sadece bir kişi için olmasını baz aldığımızda ise, kişinin davranışlarında, alışkanlıklarında, hayata bakış açısında ve duygusal yapısındaki farklılıklar ön plana çıkar. Fakat sadece bir bireyin değil de toplumun genel anlamdaki değişimini baz aldığımızda, bu durumun genel anlamda bir gelişme yönünde olduğu görülmektedir. Çünkü toplum çok sayıda bireyin ortak bir hareketini yansıttığı için bu durum gelişmeyi gösterir. Ancak bu durum toplumun her zaman doğru olanı seçeceği gibi genel bir ifadeyi asla göstermez.
Toplumdaki değişimi anlayabilmek için toplumun tutum ve davranışlarının tarihsel olarak değişimini incelemek gerekir. Toplumun genel olarak hassas olduğu konuların zamanla körelmesi, hassasiyetlerin başka konulara kayması gibi durumlar toplumdaki değişimin en bariz örnekleridir.
Toplumun değişmesinde birçok faktörün etkisi olabilmektedir. Fakat bu faktörlerden en belirgin olanı ekonomidir. Bir toplumun ekonomik durumu insanların tutum ve davranışlarına doğrudan yansıyacaktır. En basitinden bir toplumu ele alalım. Öyle bir yönetim şekli olsun ki fakir olan halk her geçen gün daha fakir, zengin olan halk ise her geçen gün daha zengin olsun. O toplumdaki fakirlerin sayısı da zenginlere nazaran kat kat fazla olsun. Bu şekildeki bir yönetim şeklinin fazla ayakta kalabileceğinden söz etmek pek de mümkün değildir. Çünkü sürekli zulüm altında kalan fakir halk, sabır noktasındaki birikimleri belirli bir seviyeye ulaştıktan sonra zulümden kurtulmak için çareler arama yoluna gidecektir. Bu durumda toplumda anarşinin oluşmasına neden olacaktır.
İnsanlar genelde kendilerinin ve kendisi gibi olanların sürekli fakir oldukları bir ideolojinin peşinde koşmazlar. Ancak tabiri caizse karınlarının aç veya tok olmasına bakarak ona göre hareket ederler. Bu durum tamamen içgüdüsel olarak gerçekleşir. Eğer zulmü eliyle düzeltebilme gibi bir imkanı yoksa bunu kalbinden geçirecektir ve bir sonraki nesle kalbinden geçenleri aktaracaktır. Dolayısı ile ‘her etki bir tepkinin oluşmasına neden olur’ ilkesi toplumlar için de geçerlidir denilebilir. Bunu kesin bir kaide olarak söylemek mümkün değildir. Çünkü toplumsal hafızası zayıf olan toplumlar, etkiyi unuttukları için tepki verme ihtiyacı hissetmezler.
Toplumsal değişme, çoğu zaman doğru yönde olmasına rağmen bu durum her zaman için geçerli olmaz. Farklı toplumlardan etkilenerek olan değişimler kültürün ve gelenek-göreneklerin kaybolmasına neden olacaktır. Farklı toplumlardan etkilenme devam ederken nesiller arasındaki farklılaşım farkı artacak böylece geçmişe yönelik kültürel değerlerin aktarılması görevi yerine getirilemediği gibi toplumsal hafıza da zedelenecektir.
Toplumsal değişmede en çok etkisi olan bir diğer faktör de teknolojidir. Teknoloji insanların tutum ve davranışlarına doğrudan doğruya yön verebilecek kadar büyük bir güçtür. Buna örnek verecek olursak televizyonun icadı, tüm dünyada müthiş bir değişimin olmasına neden olmuştur. Herkesin kolaylıkla birbirini izleyebilir olması toplumsal değişimlerin hızlanmasına ve birbirini taklit eden toplumların oluşmasına zemin hazırlamıştır.
Toplumsal değişimin olumlu yönde olması, olumsuz değişimlerin olmaması için önlemlerin alınması, toplumun kimliğini koruyabilmesi adına oldukça önemlidir. Kimliği olmayan bir toplumun varlığından söz edilemez…