Toplumdaki birey sayısının önemi yüzyıllar öncesinden bilinmekte ve o yüzden her devrin yöneticileri tarafından mümkün oldukça nüfus sayımına gidilmektedir. İlk zamanlarda yapılan nüfus sayımlarında sadece asker sayısı ve vergi mükelleflerinin sayısı belirlenmiştir. Bu sayımlar sadece amaca hizmet eden sayımlar olup, modern nüfus sayımı kapsamına girmemektedir. Modern nüfus sayımlarından kasıt ise, o dönemde yaşamakta olan tüm birimlerin sayıma katılması ile mümkün olmaktadır.
Toplumdaki birey sayısının hem kültürel, hem sosyolojik, hem de ekonomik bir çok farklı etkilerinin olduğu ilk olarak M.Ö. 1491 yılında Babil’de farkedilmiştir. Bu sayımdan sonraki ilk sayım ise Roma’da M.Ö. 1017 de asker sayısını belirlemek amacıyla yapılmıştır. İlk modern sayım ise 1749 yılında İsveç’de yapılmıştır.
Bütün bunlardan farklı olarak toplumdaki birey sayımının öneminden çok birey sayısının neleri etkilediği üzerindeki hala günümüzde de geçerli olan ilk sistematik çalışma 14.yüzyılda yaşamış olan ünlü Türk-İslam düşünürü İbn-i Haldun tarafından yapılmıştır. Bu çalışmayı maddeler halinde söylemek gerekirse:
- Nüfusu düşük olan ülkeler, hem askeri, hem siyasi hem de ekonomik yönden kalkınmak için nüfusu artırıcı politika izlerler.
- Nüfusun artışı insanlar arasında iş bölümü yapılmasını sağlarken, iş sahasınında genişlemesine neden olur.
- Hem doğum oranındaki artış, hem de dışarıdan göç alınması sayesinde artan nüfus, hem askeri hem siyasi hem de ekonomik yönde gelişmelere neden olur.
- Gelişmelerin devam ediyor olması bireylerin huzurlu ve güvenilir bir ortamda olması nedeniyle doğum oranını artırır ve ölüm oranının azalmasına neden olur. Bu gelişme durumu optimum olana dek devam eder.
- Gelişmeler en üst limite ulaştığı durumda insanlar lüks tüketime alışırlar ve gelişmelere ayak uydurmak isteyen devlet halktan ağır vergiler almak zorunda kalır.
- Ağır vergiler ve lüks tüketim nedeniyle ekonomide çözülmeler başlar.
- Ekonomideki çözülmeler iç isyanların çıkmasına neden olur.
- İç isyanlar ise ölüm oranının artmasına ve güvenli bir ortam olmadığı için hem doğum oranının azalmasına hem de dışarıya göç verilmesine neden olur.
- Nüfusu azalan ülke, iş yapan kişilerin azalmasına nedeniyle ekonomik bunalım sürecine tekrar döner.
Yukarıdaki sayılan maddelerin her biri İbn-i Haldun’a göre sürekli döngüsel olarak tekrar etmektedir. Siyasi ve ekonomik yönden zirveye ulaşan her toplum yavaş yavaş gücünü kaybedecek ve yerini başka bir topluma bırakacaktır. Bu görüş demografik tekniklerin temelini oluşturmaktadır ve günümüzde de hala tazeliğini koruyabilmektedir.
Ülkemizde ortalama olarak 1960-1990 yılları arasında artan nüfus ekonomiyi olumsuz yönde etkileyebilecek bir hal almıştır. Ekonomiyi düzeltmenin yolunun nüfusu azaltmak olduğunu düşünen devlet yöneticileri o dönemlerde doğum kontrol yöntemleri ile halkı bilinçlendirmeye, o güne kadar yasak olan doğum kontrol ürünlerinin kullanımının yasallığını sağlamıştır.
Türkiye’de 1960-1990 yılları arasında doğan bir çok kişinin sezeryan doğum ile doğmuş olması oldukça dikkat çekicidir. Bu uygulamanın pek de isabetli bir karar olmadığı ekonomik çizelgelere bakıldığında rahatlıkla gözlemlenebilmektedir. Fakat 2009 yılında çıkarılan yasa ile gereksiz yere sezeryan doğum yapılması yasaklanmış ve bu uygulama ülkemizden kaldırılmıştır.
Ahmet bey bana ulaşır mısınız? Önemli. nuripekonder [at] gmail.com