Bir toplumu toplum yapan en büyük etmen; toplumu oluşturan bireyler arasındaki birlik ve beraberliğin, toplum yararına hizmet etmesidir. Birbirinden uzaklaşmış, birbirine yabancılaşmış insan toplulukları toplumu oluşturmazlar. Toplumu oluşturan her birey, toplumun çıkarlarına, sorunlarına, eksiklerine duyarlı olmak zorundadır. Toplumun halledilmesi gereken temel sorunlarından bazılarını ele alırsak en başta sayacağımız madde sosyal ve ekonomik farklılıklar olur. Toplum içerisindeki sosyal adaletsizlik, imkân, olanak farklılıkları ve buna bağlı oluşan sınıflar, bu sosyal sınıflardaki insanların amaçlarına, hayallerine, gayelerine ulaşmasını engeller. Toplumu bir arada tutan kanunlara karşı kendini sorumlu hissetmeyen birey, aynı şekilde imkân ve adalete sahip olmamasından dolayı kendinin toplumdan görmediği için toplum yararına hizmet etmemektedir.
Ekonomiye doğru orantıyla toplumda paranın insanlığın önüne geçmesi, paraya verilen değerde artış göstermiş, toplum arasındaki ilişkiler metalaşmış, zayıflamıştır. Toplumun çekirdeği olan ailede her şeyin parayla halledilebileceğinin düşünülmesi, aile içerisindeki bağların zayıflamasına sebebiyet vermiştir. Özellikle para verip çocuğuyla ilgilendiğini düşünen ebeveynlerin çocukları duygusal eksikliklerden dolayı topluma karşı tamamen pasifize olup, topluma faydalı olmanın tersine uyuşturucu kullanımına kadar zararlı bir hayat sürebilmektedir. Aynı şekilde ekonomik durumu kötü olan ailelerde de bireyin doğal ihtiyaçlarını karşılaması için topluma zararlı şeylere yönelmiş olması gözden kaçırılmamalıdır. Ekonomik sorunlar ve işsizlik yüzünden topluma karşı sürekli yenilgiye uğramak, ihtiyaçları karşılayamamak, toplumda kendini ifade edememek, isteklere sürekli ket vurmak bireyde psikolojik sorunlar ortaya çıkaracak ve gitgide topluma soğukluk hissetmesini sağlayacaktır.
Teknolojinin hızla ilerlemesi kentlerin ve üretici fabrikaların gelişmesine neden olmaktadır ve bu değişimler de dikkat edilmediği sürece toplumda çeşitli sıkıntılara yol açabilmektedir. Teknolojik gelişmeyle üretilen makinelerin fabrikalardaki iş gücünü azaltmasıyla işçilerin üzerindeki yük kalkmış gibi görünse de çalışanları daha fazla iş gücüne itmiş, psikolojik ve sosyolojik olarak çöküntüye uğramasına yol açmıştır. Bu durumda da ailesi ve çocuklarıyla ilgilenemeyen bu çalışanın da toplum için zararlı yönleri olabilmektedir. Aynı şekilde şehirdeki teknolojik kentleşme, şehrin her yerinin aynı derecede gelişememesinden kaynaklanan sınıf ve yerleşim farklılıklarına yol açmaktadır. Bu gibi temel sorunlarının çözülmesinin tek yolu; toplumu, tek başına olan büyük bir insan gibi, hümanist bakış açısıyla görmekten geçer.