1913 yılında Musevi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Lewis Coser, Hitler yönetimine kadar Almanya’da kalmış daha sonra Paris ve Amerika’ya gitmiştir. Simmel’in çatışmacı görüşlerini geliştirerek bu teoriye katkıda bulunmuştur. Üniversitelerde dersler vermiş, Amerikan Sosyoloji Derneği’nin başkanlığını yapmıştır. En önemli eserleri Toplumsal Çatışmanın İşlevleri, Sosyolojik Teori, Sosyolojik Düşüncenin Ustaları, Açgözlü Kurumlar ve Çatışmacı Uzlaşma’dır.
Toplumsal Çatışmanın İşlevleri adlı eserinde Coser, çatışmanın yıkıcı unsurlardan ibaret olmadığını, grubu oluşturan bireyler arasındaki ilişkinin korunmasını sağlayabildiğini ve grubun dağılmasını önleyebildiğini savunur. Coser’ın bu görüşleri, Simmel’in çatışmayı etkileşim yoluyla oluşan bir toplumsallaşma şekli olarak gören yaklaşımının etkisiyle oluşmuştur. Coser’a göre gruplar arasında meydana gelen bir çatışma grup içindeki üyeler arasındaki dayanışma ve birliği kuvvetlendirecektir.
Coser, çatışmanın bütün toplumlarda var olduğunu iddia eder. Bazı kurumların düşmanca ve saldırganca duygular oluşmadan, ortaya çıkan sorunların ifade edilmesini sağladığını söyler. Bu kurumlara emniyet supabı adını verir. Örneğin herhangi bir yerde bulunan dilek ve şikâyet kutuları ya da bu işlevi gören bir görevli aracılığıyla sorun teşkil eden bir durum düşmanca duygular oluşmadan iletilebilir ve sorun halledilebilir. Emniyet supabı gerilimi dindiren geçici bir çözümdür.
Coser çatışmayı gerçekçi olan ve olmayan şeklinde ikiye ayırmıştır. Gerçekçi olan çatışmalarda tepkiler sorun yaratan nesneye yöneliktir. Gerçekçi olmayan çatışmalarda ise sorunun kaynağı yerine geçebilecek başka bir nesneye tepki verilmektedir. Ayrıca çatışmanın kimi zaman düşmanca duygular içermeden de ortaya çıkabileceğini savunur. Çatışmanın yaşandığı grup arasındaki ilişki ve iletişim ne kadar yakınsa çatışmanın boyutu da o denli büyük olacaktır der. Bu tür ilişkiler duygular ifade edilmez ve çatışmadan kaçınılır. Fakat bu durum gerilimi bastırıp ileride genellikle daha büyük bir çatışmanın çıkmasına neden olacaktır.
Her çatışma olumlu ve işlevsel olmayabilir. Yaşanan sorun ve toplumsal yapı bunun belirleyicisidir. Çatışma, ilişkinin temel değer ve çıkarlarını sorgulamıyorsa olumlu bir işleve, sorguluyorsa ve paylaşılamıyorsa olumsuz işleve sahiptir. Örneğin evli bir çift arasında evle ilgili harcamalar konusunda yaşanan bir çatışma olumluyken evliliğin mantıksız olmasına yönelik bir çatışma olumsuzdur. Ayrıca çatışmanın bastırıldığı katı toplumlarda da yaşanacak kaçınılmaz çatışma, temel değerleri sorgulayacağından olumsuz bir işleve sahip olacak, yıkıcı ve bölücü sonuçlar doğuracaktır.
Coser’ın çatışmacı görüşleri işlevselci bir yaklaşım içermektedir fakat işlevselcilerin aksine çatışmanın olumlu işlevlere de sahip olduğunu ileri sürmektedir. Bu nedenle yapısal işlevselcilikten ayrı bir kuram oluşturmaktan çok çatışmanın işlevselcilik tarafından eksik bırakılan yönlerini tamamlamaktadır.