Blumer’ın sembolik etkileşimcilik üzerindeki düşüncelerine göre nesne ve olayların insanlar için ne ifade ettiği çok önemlidir. Çünkü insanlar bunlara yükledikleri anlamlar doğrultusunda hareket etmektedirler. Bu anlamlar ise insanların birbirleriyle kurdukları iletişim ve etkileşim sonucu oluşmaktadır. Yani anlamlar önceden var olmamakta ancak bireylerin etkileşimi sürecinde değişip, gelişip yaratılmaktadır. Yani bireyler tarafından bir yorumlama söz konusudur. Bireyler/aktörler birbirlerinin rollerini alarak durumlara yüklenen anlam ve amaçları yorumlarlar. Var olan durumu ya tanımlar ya da değiştirirler. Böylece anlamlar, etkileşim sayesinde yorumlayıcı bir süreçten geçerek oluşurlar. Örneğin ülkemizdeki birçok insan dokunmak bile istemezken salyongoz bazı toplumlarda önemli bir restoran yemeği olarak sunulmaktadır. Salyongoza yüklenen farklı anlamlar insanlar arasındaki etkileşimin bir sonucudur.
Blumer, toplumu sembolik bir etkileşim olarak ele almış, toplumun eylemde bulunan insanlardan ibaret olduğunu, toplumsal yaşamın da insanların eylemlerinden oluştuğunu ileri sürmüştür. Her bireyin eylemi diğerlerininki doğrultusunda sürekli düzenlenmektedir. Blumer’ın eylem konusundaki çalışmaları Mead’in kolektif eylem kavramını geliştiren bir yapıya sahiptir. Kolektif eylemin temelinde, bireylerin birbirlerinin rollerini alarak kendilerine o bakış açısıyla bakabilmeleri yatar. Bu bakış açısı sayesinde bireyler beklentilerin farkına vararak kendi davranışlarında değişiklik yapabilmektedir. Yine bu şekilde eylemlerini değerlendirerek toplumsal norm ve değerler hakkında bilinç sahibi olurlar. Toplumsal yapıyı kolektif eyleme katılan bu bireyler oluşturmaktadır.
Blumer’a göre hiçbir şey olduğu gibi kalmaz, sürekli bir değişim içerisindedir. Bu nedenle toplumsal hayat üzerine sürekli araştırmalar yapılması gerekmektedir. Bunu yaparken anlamlar, semboller ve dil üzerinde durulmalıdır. İnsan hayatı üzerinde büyük bir önemi olan bu kavramların araştırılması uzmanlık gerektirmektedir. Yine anlamların var olmasını sağlayan toplumsal etkileşim de sürekli bir araştırma konusu olmalıdır. Blumer’ın araştırılmasını istediği bu kavramların temelinde Mead’den aldığı benlik kavramı yatar. Bireyler benlik yoluyla kendi özelliklerini yansıtabilmekte, başkalarının gözünden kendilerini görebilmektedir.
Blumer, toplumbilimcileri yaptıkları yüzeysel araştırmalar sebebiyle eleştirmektedir. Çünkü insanlara, yaşanılan dünyayla çok ilişkili olmayan tanımlamaları sunduklarını savunur. Bu toplumbilimciler, gerçekliği bireylerin bakış açılarından ele almaktansa mevcut tanımlamalardan hareket ederek ele almaktadır. Bu nedenle de toplumsal gerçeklik çarpıtılabilmektedir.