TÜRKİYE`DE EĞİTİM SOSYOLOJİSİNE İLK KATKILAR

Başak YILDIZ 15.7k Görüntüleme
3 Dk Okuma

            Türk toplumbilimcilerden özellikle Ziya Gökalp, Prens Sabahattin, İsmail Hakkı Baltacıoğlu ve Ethem Nejat eğitim alanında da toplumla ilişkili görüşler ortaya koyarak eğitim sosyolojisine katkıda bulunan ilk isimler olmuşlardır.

    20. yüzyılın başlarında toplumsal meselelerle ilgili görüşleri dikkat çeken Ziya Gökalp’in eğitim konusunda geçerliğini günümüze kadar devam ettiren görüşleri vardır. Eğitimin milli olması üzerinde ısrarla durmuştur. Ona göre uygar olmayan toplumlarda eğitim millidir fakat bu toplumlar küçük gruplardan oluştuğu için tam anlamıyla milli bir eğitimden söz edilemez. Uygarlaşma yolunda ilerleyen toplumlar uygar toplumları takip ettiği için eğitimleri milli değil milletlerarasıdır. Uygar toplumlar ise eğitimlerinde kendi kültürlerini kullanırlar. Gökalp’e göre eğitim bireyleri toplumsallaştırır. Eğitimin en önemli işlevi vatanını seven ve vatanı için özveride bulunan bireyler yetiştirmektir. Gerektiğinde, gerekli miktarda ödül ve ceza yöntemlerinin kullanılması gerektiğinden bahseder. Yaşadığı dönemin eğitimle ilgili en büyük sorunu eğitimin milli olmayışı ve farklı zihniyetlerin hakim olduğu okulların bulunmasıdır. Medrese ve Batı tarzı okullar toplumda bir ikilem oluşturmaktadır. Ayrıca din ve pozitif bilimlerin eğitimini veren kişilerin alanlarına hakim olmamaları sebebiyle gençlerin zihniyetinde din ve akıl arasında bir uyuşmazlık meydana gelmesinden söz eder. Diğer bir sorunsa verilen bilgilerin birbiriyle ilişki kurulabilecek şekilde verilmemesidir. Bilgiler birbirinde ayrı parçalar halinde verilmektedir. Bu nedenle bilgi anlamlı bir bütüne dönüşememektedir. Eğitimde karşılaşılan toplumsal bir başka mesele kadınların eğitimidir. Toplumda özellikle de ailede önemli bir yere sahip olunan kadının eğitimi toplumun da ilerlemesini sağlayacaktır.

    Ziya Gökalp eğitimi yaygın ve örgün olmak üzere ikiye ayıran ilk kişidir. Yaygın eğitimde daha çok toplumun yaşatmakta olduğu değerler verilirken örgün eğitimde geçmişten günümüze gelen birikimler verilmektedir. Yaygın eğitim kültürü, yaşanılanı; örgün eğitim bilgiyi, yazılanı aktarmaktadır. Yaygın eğitimle örgün eğitim birbiriyle uyumlu olmalıdır. Yani okullarda öğretilenler kültürümüzle bağdaşmalıdır. Gökalp, eğitimle öğretimi de ayırmıştır. Eğitim toplumsal değerlerin kazanılmasını amaçlarken öğretim teknik bir şekilde bilgilerin kazanılmasını amaçlar.

    Prens Sabahattin, eğitimin bireylerde bir karakter oluşturması gerektiğinden bahsetmiştir. Ona göre topluma kazandırılacak bireyler üretken, girişimci ve kendini sürekli geliştiren bir kişiliğe sahip olmalıdır. Ayrıca Bilindiği üzere Prens Sabahattin Adem-i Merkeziyetçiliği savunmuş, merkezi yönetim sisteminin eğitimin gelişmesine engel olduğunu öne sürmüştür.

    İsmail Hakkı Baltacıoğlu da aynı şekilde milli bir eğitim ihtiyacından, üretken bireyler eğitilmesi gerektiğinden bahsetmiştir. Karma öğretim ve açık hava dersleri ilk kez onun katkılarıyla gerçekleşmiştir. Diğerleri gibi o da eğitimin bireylere bir kişilik kazandırması ve yapılan çalışmaların sonucunda bir ürün elde edilmesi gerektiğini söylemiştir. Okul bireyi yaşama hazırlar bu nedenle yapılacak faaliyetler deney, gözlem gibi yaşantısal içerikte olmalıdır.

    Eğitimin uygulayıcısı ve eğitim sosyolojisine katkıları geçen bir isim de Ethem Nejat’tır. Milli duyguları güçlü, karakterli bireyler yetiştirilmesi gerektiğini söylemiştir. Eğitimde uygulamanın önemini vurgulamış, köylünün kalkınmasının sağlanması için tarımsal eğitimi savunmuştur. Bu nedenle Köy Enstitüsü fikrinin temellerini onun attığı düşünülür. 

Bu İçeriği Paylaşın
Yorum bırakın

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Exit mobile version