Her ne kadar yüksek sanayileşme, ileri teknoloji ve ekonomik bağımsızlığa sahip olsalar da gelişmiş ülkelerin de eğitim alanında karşılaştığı sıkıntılar olmaktadır. Bu ülkelerde okuma – yazma oranı yüksektir çünkü okula gitmesi gereken bireylerin tamamına yakını eğitimini tamamlamıştır. Toplum kurallarında belirleyici ögeler gelenek ve görenekler değil yazılı hukuk kurallarıdır. Yaşam standartları yüksek olan bu ülkelerde bilinçli bir toplum oluşturulmaya çalışıldığından nüfus hep dengede tutulmaya çalışılmış, hızlı doğum oranının önüne geçilmiş, ölüm oranı azalmıştır. Bu ülkelerde herhangi bir meslek alanında genişleme gözlenir ve meslek alanları da çoktur.
Sanayileşmeyle gelişen ülkelerin karşılaşmış olduğu ilk sorun kültür aktarımıdır. Tarım toplumlarında toplumsal değerler aile ve yakın çevre tarafından çocuklara öğretilirken gelişmiş ülkelerde bu görev okula düşmektedir.
Sanayileşme sonucu okullar ekonomik bir işlev kazanmıştır. Eğitim, iş sahibi olmak için bir ön koşul olduğuna göre gelişmiş ülkelerde eğitim sanayileşmenin gerektirdiği donanımlara sahip olmalı, yüksek teknik bilgiye sahip bireyler yetişmesine katkıda bulunmalıdır. Bu konuda özellikle üniversitelere büyük bir rol düşmektedir. Okullar bilim, yönetim, iletişim ve enerji gibi alanlarda ne kadar uzman yetiştirirse gelişme de o denli başarılı olacaktır. Aksi halde gerekli alanlarda personel eksikliği olacak bu da aksamalara neden olacaktır.
Makineleşme, o işi yapan kişinin de bir anlamda makineleşmesine neden olmuştur. El işi olan çalışmalarda işçinin bireysel katkı ve emeğinin yerini sıkıcı, mekanik, aynı biçimde tekrarlanan bir çalışma şekli almıştır. Bu da çalışanların daha mutsuz, işinden memnuniyetsiz hale gelmesine, toplum içinde önemsiz bire sahip olduğu algısına kapılmasına sebep olmaktadır. Sadece işçilerde değil memurlarda da prosedür ve belge yoğunluğu sonucu toplumsal etkileşimlerinin azaltmasıyla bu tarz problemler yaşanmaktadır. Bu sorunlara çare bulma görevi yine eğitime düşmüştür. Boş zaman eğitimi adı altında çalışan insanlara iş dışında kalan vakitlerini verimli bir şekilde geçirme konusunda yardımcı olmak amaçlanmıştır. Böylece daha mutlu ve topluma ait bireyler haline geleceklerdir.
Gelişmiş ülkelerde görülen bir diğer sorunsa öğretmendir. Sürekli ilerleyen ve değişen bir toplumun yol göstericisi olan öğretmenlerin aldıkları eğitim bir süre sonra zamanın gerisinde kalmaktadır. Bu da öğretmenlerin sürekli bir eğitime ihtiyaç duymasına sebep olmaktadır. Aynı sorun okullarda özellikle de üniversitelerde yaşanmaktadır. Sürekli ilerleyen ve yeni ihtiyaçlar oluşan bir toplumda mevcut müfredat yetersiz kalmaktadır.
Görüldüğü üzere sanayileşme yalnızca çözümsel sonuçlar doğurmamaktadır. Eğitim açısından sürekli bir yenilik ve gelişme ihtiyacı oluşturmuş, toplumsal açıdan da yalnızlaşan, mutsuz bireyler var olmuştur. Bu nedenle toplumlaşma, etkileşim ve iletişim bilimsel gelişmeler kadar önem kazanmaktadır.