ANTROPOLOJİDE YAPISALCI ve İŞLEVSELCİ KURAMLAR

Başak YILDIZ 17.5k Görüntüleme
2 Dk Okuma

Antropolojide işlevselcilik, kültürel unsurların işlevlerini, birbirleriyle ve bütünle olan uyumunu irdelemektedir. Bu yaklaşımı ele alan antropologlar uzun süreli alan araştırmaları yaparak önceki kuramcılardan farklılaşmışlardır. Bronislaw Malinowski, İngiliz işlevselciliğini ortaya atan ilk kişi olmuştur. İngiltere’de antropoloji eğitimi alan Malinowski, Yeni Gine’de alan araştırmaları yapmış ve bu çalışmalar sonrakilerin temelini oluşturmuştur. Malinowski temel ihtiyaçlardan hareket ederek kuramına yön vermiştir. Ona göre yeme, içme, barınma gibi bazı temel ihtiyaçlar diğer yan ihtiyaçları doğurur. Kültürle ilgili işlevler de bunun gibi temel ve yan ihtiyaçları karşılamaktadır. Bu şekilde başta bize anlamsız gelen gelenek ve göreneklerin aslında birbiriyle ilişkili ve anlamlı olduğu görülecektir. Bu kuram sadece bireylerin temel ihtiyaçlarından hareket etmesi ve bireyi aşan durumları göz ardı etmesi bakımından eleştirilmiştir.

Yapısal işlevselcilik, Durkheim’dan etkilenen Alfred R. Radcliffe-Brown tarafından ortaya atılmıştır. Toplum, içinde barındırdığı kurum ve unsurların birbirleriyle ilişkileri sonucu oluşan bir bütündür. Kültür de bu işleyişin ürünüdür. Yani kuramın temel hareket noktası işlevselcilikteki gibi birey değil toplumsal yapılardır. Radcliffe-Brown’a göre toplum varlığını sürdürmek için uyum içinde hareket eden bir bütündür. Birey de toplumu oluşturan yasalara uyar ve bu yasalara göre yaşamını sürdürür. Yapısal işlevselcilikte önemli olan toplumsal yapıyı oluşturan çeşitli unsurların toplumdaki uyum ve düzeni sağlayacak şekilde çalışmasıdır. Her iki kuram da antropolojiye bütünsellik yolunda gelişim sağlamış, alan araştırmalarına katkıda bulunmuştur. Fakat tarihsel süreçlerin göz önünde bulundurulmaması, kültürel değişim ve çevre etkisinin ihmal edilmesi sebebiyle eleştirilmişlerdir.

Yapısalcılık ise Saussure’ün etkisiyle Claude Lévi-Strauss tarafından oluşturulmuştur. Diğer iki kuramda olduğu gibi burada da tarihsel işleyiş ele alınmamıştır. Bu kuramın temel hareket noktası dildir. İnsanın zihnindekileri dışarı yansıtması ve ifade etmesi dil yoluyla gerçekleşir. Kültür de bu yansımaların bir sonucudur. Algılarımız, dış dünya ile kurduğumuz ilişkileri oluşturur. Bu dış dünya, algılarımız tarafından zihnimizde oluşturulur ve dil yoluyla da yansıtılır. Yapısalcılık değişimi açıklamadaki yetersizliği ve zihinsel süreçlere olan yoğun eğilimi nedeniyle de eleştirilmiştir.

Bu İçeriği Paylaşın
Yorum bırakın

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Exit mobile version