SOSYAL MEDYADA OYUN OYNAMAK

Özkan AYBAY 2.3k Görüntüleme
4 Dk Okuma

     Bu internetteki sosyal medya kavramını geçen gün düşünüyordum. Yahu düşünecek başka bir şey kalmadı mı da bunu düşünüyorsun diyenler olabilir. Yok, hayır, zaten beni bu düşünceye iten yapacak çok şeyi olan ama bir türlü bilgisayarın, sosyal medya diye isimlendirilen internet sitelerinin başından kalkamayanların oluşturdukları tabloydu.

     İçinizden birisi çıkar da senin sosyal medyada hesapların yok, o yüzden sende başına oturmuyorsun derse, cevabım kamyoncuların bir kamyonlarının arkalarına yazdıkları kültürel mesajlar gibi olur. Elbet bizimde bir zamanlar hesaplarımız vardı, hala da var. Fazlaca yüzüm kızarmıyor ama söylerken biraz tuhaf oluyorum hem de, bir zamanlar 20 den fazla hesabım vardı.

     Yok, ona buna ayrı hesap adresi verip, muhataplarıma hesap vermemek için değil, sadece sahte hesap açıp oynadığım oyunlarda kendime bir sürü hediye göndermekti amacım. Türk zekâsı demeyin, bunu yapan birçok yabancı arkadaşımız da oldu. Ne kadar masum değil mi, kim yapmadı ki? Aldattığımız sevgilimiz veya eşimiz değil sadece Facebook ve Zynga idi.

     950 tane yabacı arkadaşım vardı. Türkler hariç. İçlerinde hiç Fransız olmadığı için, hiç birisi ne bana, ne de ben onlara olaya Fransız kalmak ile ilgili soğuk ve bayatlamış espriyi yapmadık


     Bu kadar oyuna düşkün olmaya rağmen, oyunu değil hatta bilgisayarı bile kapatmakta zorlanmadım. Kısaca siz beni ne kadar köşeye sıkıştırsanız da ben klavyenin başında hacı bekler gibi bekleyip aman ne yazacaklar bende hemen bir dürteyim, beğeneyim veya retwetleyeyim, tarlamın sulanması lazım, ekmedim, biçemedim  derdinde olmadım. Zaten biçmek için önce ekmek lazım. Nadasa bırakmak tarlalar için faydalı olsa da bu kural Facebook oyunlarında geçerli değilmiş. 

     Sosyal medya ile sosyal da olamadım asosyal da olamadım. Ama bol bol oyun oynadım. Bir sürü yeni insan tanıdım. Hemen hepsini de zaten oyunlardan tanıdım. Ortak çıkar olunca kullandığın dilin önemi yoktur derler, çok doğruymuş. Bizde nasıl olsa gerçekten bir çıkar güdülmesi söz konusu muydu bilmiyorum ama tanışma, kaynaşma, hal hatır sorma, iyi akşamlar dileme, doğum günü kutlama olayını üç kelimede anlatıyorduk. “Add me pls”. Daha sosyal ve içten olanlar ise arkaya birde “daily player” diye yazıp daha geniş kapsamlı bakıyorlardı olaya.

     Biz sektörün içerisinde yer alan kişiler olarak, sıkı oyuncu, yani İngilizcesi ile Hardcore Player, tabirini kullandığımız zaman, joistikten tutun envai çeşit oyun alet edevatına varıncaya kadar her şeye sahip, kullandığı mause padlerin bile kaç mm kalınlıkta olması gerektiği ile ilgili günlerce araştırma yapan tipler geliyor aklımıza.

     Hafif karanlık odada dev bir ekran karşısında, patates cipsinden oluşan diyeti ile ve tercihe göre masanın üzerinde duran içeceği ile, günün çok uzun kısmını bilgisayar başında geçiren tipleri aklımıza getirdiğimizde fazlaca garipsemiyoruz. Zaten tabiri kullandığınızda akla gelmesi gereken tipler onlar. Birde bu adamlar genelde Fps veya Rpg tarzında oyunlar oynarlar. Diğer oyunların müdavimlerini pek bu hallerde görmek mümkün değildir.

      Ancak bir taraftan da bu Hardcore Player tabirimizi alıp, klimaların çalıştığı, mini etekli bayanların bol olduğu, masasında üç beş saksısı bile olan, biraz sonra toplantıya girecek olmasına rağmen Facebook hesabındaki oyunlarda, tarlasını sulamaya çalışan tiplere kondurmaya kalkıyoruz ki oturmuyor.

     Hayır, şimdi biz oyuna olan bağlılıktan dolayı bu tabiri kullanırken, aklıma en cesur asker fıkrası gelmişti. Sonuçta en cesur askerin, akıl almaz kahramanlıklar yapanın değil, komutanının emirlerine karşı gelen olduğu anlatılıyordu.

    Her türlü ekipmanı ile işi oyun oynamak olan birisiyle, çok önemli bir toplantıya girmeden önce tarla sulamayı dert eden bir yöneticiyi kıyasladığımızda sanırım yönetici için hardcore tabiri bile hafif kalacaktır.

Bu İçeriği Paylaşın
Yorum bırakın

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Exit mobile version