UYVAR ÖNÜNDEKİ TÜRK GİBİ KUVVETLİ

Zeynep ÇAKIR 4k Görüntüleme
4 Dk Okuma

     Bir anket veya sokak röportajı yapılsa ya da  öğrencilerden en sevdiğiniz pop şarkıcılarından beşinin adını yazın, beş değil on beşini bir nefeste sıralarlar. Eski başbakanlarımızdan beşinin ismi desek, herhalde 5 tanesini bir arada söyleyemezler. Bu Osmanlı Başbakanları için söylense herhalde tablo daha vahim olacaktır. Tarihimizin en kabiliyetli başbakanlarından  ki veziriazam ya da sadrazam ünvanını taşırlardı bunlardan birisi de Köprülüzade Fazıl Ahmet Paşa’dır. Babası Köprülü Mehmet Paşa’nın vasiyetiyle işbaşına gelmiştir. Padişah 4. Mehmed iyi ki de bu tavsiyeyi dinlemiştir. Çünkü oğul Köprülü, babasının açtığı yoldan giderek devletin uzun yıllar mahrum kaldığı  birçok başarıya imza atmıştır.

     26 yaşında başa gelmiş ve 15 yıl vazifesini hakkıyla ifa etmiştir. 24 yıldır kuşatıldığı halde alınamayan Girit fethedilmiş, Lehistan yani bugünkü Polonya üzerine yapılan sefer sonucunda Podolya fethedilmiştir.(1669)

     Kuşkusuz bu fetihler uzun süredir zafere susamış halka yeni bir moral sağlamış ve bu bölgelerde yaşayan Müslüman ahalinin rahat nefes almasını sağlamıştır. Ancak rahat nefes alan sadece Müslüman ahalimidir değerli okuyucular aşağıdaki satırları okuduğunuzda bu sorunun cevabını da alacaksınız;

     Fazıl Ahmet Paşa’nın yukarıda verdiğimiz seferlerinden önce ve hatta bu zaferlere zemin hazırlayan ilk seferi Avusturya üzerinedir. Avusturya, Erdel bölgesine sahip olmak amacıyla Osmanlıyla mevcut antlaşmaları ihlal ederek Kanije yakınlarındaki Zerinvar kalesinde yığınak yapmış ve Osmanlı tarafından yapılan diplomatik temaslara da hep olumsuz cevap vermişti. Bunun üzerine sefer kararı alındı ve 100 bin kişilik ordu ile Uyvar önlerine gelindi. Sefere Kırım Hanı da 10 bin kişilik kuvvetiyle  katıldı. Günümüzde Slovakya’nın Nove Zamky şehri olan Uyvar müstahkem bir kale olduğu için düşmesi imkansız kabul ediliyordu. Fakat askerlik disiplinin en ince kurallarına riayet, bazı tarihçilerin 17.yüzyılı duraklama devri olarak kabul etmelerine rağmen zoru başarmış, olmazı oldurmuştu. Bu olay Avrupa’da  büyük yankılar  uyandırdı. Batı litaretürüne  ise, bir insanın gücü azmi, sebatı, yiğitliği nazara verilmek istendiğinde “Uyvar önünde bir türk gibi” sözünün atasözü olarak geçmesine neden oldu.

     Cihad anlayışının istilacılık ve sömürgecilik kavramlarından çok uzak olduğunu ispatlayan bir gerçek ise Uyvar önündeki Türk askerini gerek sefere gidiş ve gerekse dönüşteki yürüyüşüne yerli hristiyan halkın sevgi gösterileri ile karşılık vermeleriydi.Sefere iştirak eden İngiliz diplomat Lord Paul Ricault  gözlemleri bakın  nasıldı; Orduda düzen tek kelimeyle harikuladedir. Fikrimce bu düzen içki yasağı ile sağlanmaktadır.Ordugahta içki içmenin cezası idamdı.İçki yasağı Türk askerini itaatli uyanık ve kanaatkar yapmıştır. Ordugahta gürültü münakaşa yüksek sesle konuşma duymak mümkün değildir. Bizim ordularımızdaki şamatadan eser yoktur. Hiçbir ülkenin halkı, Türk ordusu geçerken en küçük bir endişe duymaz. Ordu geçtiği yerde her şeyi peşin para satın alır. Bizde olduğu gibi ordugah kızlarına sataşıldığı, malları yağma edildiği için şikayete gelen anne ve babalarla dolmaz. Bu düzen Türk ordusunu muzaffer kılmış ve imparatorluklarını muntazam şekilde büyütmüştür. Belgrad’dan geçiyorduk. Genç Sırp kızları ordugaha geldi bayramlık elbiselerini giymişlerdi. Alımlı kızlardı. Getirdikleri malların hepsini satmışlardı. Kızlar sevinçle çekilip gittiler. Hangi ülkeden geçtiysek köylülerin orduyu sevinçle karşıladığını gördüm. Zira Türk ordusunun geçtiği yerlerde altınlar saçılıyor, halk büyük paralar kazanıyordu (Bu örnek “Yılmaz Öztuna-Tarih Sohbetleri” adlı eserden alınmıştır.).

Bu İçeriği Paylaşın
Yorum bırakın

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Exit mobile version