Geç Kalkolitik Çağ’da ortaya çıkan ve tamamen yerel bir kültür olduğunu söylediğimiz Beycesultan’ın aynı şekilde kesintisiz olarak uzunca bir süre varlığını sürdüğünü de sizlere söylemiştik. İşte İlk Tunç Çağı’nın ilk evrelerinde de kendine özgü kültürü ile dikkat çeken Beycesultan bu dönemdeki yaşantıyı ve sanat anlayışını anlamamız açısından oldukça önemli bulgular sunmaktadır.
Mimari
Öncelikle Beycesultan’ın şehir planına bir göz atalım. Bu yerleşim yeri de tıpkı 1. Troya’da olduğu gibi bir sur duvarı ile çevriliydi. Bu duvarların arasında kalan şehir ise, taş temel üzerine inşa edilmiş olan kerpiç evlerden oluşuyordu. Bu evler kalkolitik devrin sonlarında görülen mimari ile aynı özellikleri taşımaktadır. Bu da bu evlerin megaron plan tipi ile yapıldığı anlamına gelmektedir.
Kutsal Alanlar
Bu kültürün karakteristik özelliklerinden birisi de, küçük bir ev şeklindeki sunaklardır. Beycesultan’ın 7. Tabakasında yapılan kazı çalışmaları sonucunda ortaya çıkan kutsal alanlarda bulunan bu sunaklar oldukça eşsizdir. Bu sunakların hemen önünde ise yuvarlak planlı bir ocak bulunurken, arkasında da kerpiçten imal edilmiş iki stel bulunmaktadır. Bu stellerin arasında libasyon ( Yani sıvı sunu; insanlar o dönemde şarap, zeytinyağı gibi değerli sıvıları dökerek de tanrılara ibadet ediyordu. Diğer bir anlamla bir çeşit kurban verme töreni ) yapılmasına olanak tanıyan bir bothros adını verdiğimiz çukur ile bunların hemen önünde iki adet boynuz yer almaktadır.
Anıtsal Tapınakların Öncüsü
Planına baktığımızda evlerden bir farkı olmayan bu kutsal alanlar oldukça önemlidir. Zira megaron yapı planı ile yapılan bu kutsal alanlar; daha sonra Antik Yunan Tapınak Mimarisinde hiç değişmeden kullanılan megaron yapılı kutsal alanların öncüsüdür.
Bu kültürde görülen diğer bir eşsiz özellik ise figürinlerde görülür. Kemana benzeyen ve Ana Tanrıça’nın stilize edilmiş bir biçiminde yapılan figirünler, daha eski dönemlerdeki Ana Tanrıça kültünün devam ettiğini gösterir niteliktedir. Ancak bu figürinlerin eskiden olduğu gibi gerçekçi yapılmamış olması kimilerine göre dinde yaşanacak olan farklılığın göstergelerinedn birisidir.
Seramik sanatına geldiğimizde ise halen el yapımı kap kacakların kullanıldığını görüyoruz. Bu seramik kaplar ince ve açkılı olarak yapılırdı. İyice pişirildiği görülen bu kapların üzerinde genellikle yatay ve dikey düzlemde yapılmış oluklar ile süsleme görülür. Kaplar bakıldığı zaman maden izlenimi vermektedirler.