Erken Neolitik Çağ’da yerleşim görmüş olan bölgeler arasında Akdeniz de bulunmaktadır. Özellikle Çukurova, Erken Neolitik Devir ve sonrasında gelen Geç Neolitik devir ile Tunç Çağlarında oldukça çok sayıda yerleşim görmüştür. Mersin kent merkezinde bulunan Yumuktepe bu bölgenin en erken tarihe giden merkezi olması bakımından oldukça büyük önem taşımaktadır. 100 metre yüksekliği ile de Anadolu’daki en yüksek höyüklerden birisidir.
Kazı Çalışmaları
Höyük ilk olarak 1936 yılında İngiliz Arkeoloji Enstitüsü tarafından keşfedilmiş ve kazı işlemi başlatılmıştır. Daha sonra 2. Dünya Savaşı sırasında duran kazı çalışmaları 1993 yılında İstanbul Üniversitesi ile bir İtalyan Üniversitesi iş birliği ile tekrar yapılmaya başlanmıştır.
Yapılan bu kazı çalışmalarında 5 erken Neolitik çağ tabakası gün ışığına çıkartılmıştır. Bu tabakaların en altında bulunan tabakadan ele geçen buluntular üzerinde yapılan karbon 14 analizi ile buranın tarihinin en erken İ.Ö. 7000’lere kadar gittiği anlaşılmıştır.
Mimari ve Teknoloji
Höyüğün mimarisini çit-çamur tekniği ile yapılmış kulübelerden ibaretti. Kilden yapılan çanak çömlekler ise oldukça koyu renktedir ve el yapımı ile yapıldığı tespit edilmiştir. Henüz çömlekçi çarkından söz etmek mümkün değildir. Bu seramik kültürü oldukça özgündür. Sadece Amik Ovası ile Suriye ve Lübnan arasında kalan Akdeniz kıyısındaki Neolitik yerleşmelerde görülür. Buradan buralardaki toplulukların birbirleri ile ilişki içerisinde olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak buna rağmen buralarda yaşayan kültürlerin Mezopotamya ile ilişkiler kurmadığı tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra burada yaşayan insanlar teknolojik olarak henüz Çatalhöyük sakinleri kadar gelişmemişti. Eski çağlardan beri kullanılmakta olan volkanik cam yani obsidyenden yapılma aletler halen yoğun olarak kullanılmaktaydı.
Çukurova – Kıbrıs Deniz Ticareti
Burada açığa çıkan bir buluntu ise oldukça ilginç bir sonuca ulaşmamızı sağlar. Kaletepe'de ele geçen bir takım obsidyen aletler ile Kıbrıs adasında ele geçen bir takım obsidyen aletler büyük benzerlik göstermektedir. Bu da, Kıbrıs ile Çukurova arasında deniz ulaşımının sanıldığından çok daha eskilere uzandığını gözler önüne sermektedir.