GÖLLER BÖLGESİ NEOLİTİĞİ

Buğra KURU 6.5k Görüntüleme
4 Dk Okuma

Kuruçay

    Neolitik devirde yoğun yerleşme gören bir diğer bölge ise Göller Bölgesi’dir. Bu yörede bulunan Neolitik çağ yerleşmelerinde en erkeni ise yapılan kazı çalışmalarından elde edilen buluntular üzerinde yapılan Karbon 14 analizine göre İ.Ö. 6700 yıllarına değin uzanan Kuruçay’dır. 8 metre gibi alçak bir höyük olan Kuruçay da 13 yapı katı gözlemlenir.

    En alttaki yapı katı erozyon ile tahrip olduğundan doğru bir konteks maalesef bulunamamıştır. Ancak en alttaki yapı katının hemen üstünde, kalabalık bir ailenin yaşadığı tahmin edilen çok ufak bir yerleşme meydana çıkartılmıştır. Buradaki mimari taş temel üzerinde 1. M kalınlığındaki duvarlardan oluşan 10 metreye 8 metre boyutlarındaki bir evdir. Bu eve zamanla odacıklar eklenerek ev fonksiyonel bölümlere ayrılmış ve genişletilmiştir.


                
Çanak çömlek üretimi ise tek renkli ve çok renkli olmak üzere ikiye ayrılır. Kuruçay’ın en önemli buluntuları tek renkli olan, gri – beje yakın renk tonlarına sahip yandan bakıldığında hayvana benzeyen kulplarıdır ve oldukça ünlüdürler. Bant şeklindeki basit bezemeler bej astar üzerine kırmızı boya yardımıyla işlenmiştir. Bunun yanı sıra bazı örneklerde kabartmalı bezemelere de rastlanır.

    Çanak Çömlekli Neolitik çağın en önemli yerleşmelerinden birisi olan Kuruçay’ın önemi, Göller Bölgesi’ne özgü kapların öncülerinin burada yapılmış olmasından ileri gelir.



Höyücek

    Bunun yanı sıra yine Göller Bölgesi’nde bulunan Höyücek Höyük de, bölge neolitiği açısından oldukça önemli buluntular sunar. Buradaki höyüğün en alt tabakası gene erozyon ile tahrip olmuştur. Erozyon ile tahrip olan katmanın hemen üstündeki katmanda kült mekanları olduğu tahmin dilen bir grup yapı gün yüzüne çıkartılmıştır.

    Arkeologlarca bu tabakaya “Tapınak Dönemi” adı verilir. Bu tabaka yan yana kerpiç malzemeden inşa edilmiş olan 5 adet yapıdan oluşmaktadır. Megaron’u andıran dikdörtgen planlı yapılara giriş uzun kenarlara açılmış kapılardan sağlanmaktaydı. Girişten hemen sonra ocak yerleştirilmişti.  Bu yapıların ortasında bulunan ve diğerlerinden boyutları ile ayrılan ( 8 x 5 metre ) küçük bir yapı dikkat çeker. İki bölüme ayrılan bu yapıda bölgenin kültü ile alakalı birçok buluntu ele geçmiştir. Bu nedenle Höyücek’in bu tabakasının bir yerleşim yeri olarak değil de tıpkı Göbeklitepe’de olduğu gibi daha çok tapınma amacıyla kullanıldığı düşünülmektedir.


                
Burada imal edilen çanak çömlekler etrafındaki diğer yerlere göre gelişmişlik gösterir. İyi pişirilmiş olduklarından ısıyı dağıtmayan çömlek fırınlarına sahip olduğunu düşündüğümüz Höyücek halkı bu yüzden teknolojik olarak ilerlemiş durumdaydı. Çok iyi pişirilmesinin yanı sıra çok iyi açkılanan bu kaplar tek renkli olarak imal edilirdi. Bu kaplar arasında en dikkat çekicileri ise böbrek, kuş ve çizme şeklinde olan kaplardır. Bu höyükte ele geçen buluntular üzerinde yapılan karbon 14 yöntemi ile yapılan tarihleme sonucu bu buluntular 6400 – 6100 yıllarına tarihlenmektedir.



Bademağacı

    Göller bölgesinin en güney ucundaki yerleşim yeri olan Bademağacı’nın en erken katmanı çevresindekilere göre oldukça iyi bir şekilde korunmuştur. Kerpiç evlerden ibaret olan mimarisi, çağdaşı Çatalhöyük’tekine benzemez. Evler Çatalhöyük’teki gibi birbiri ile bitişik değildir ve istisnasız bir şekilde dikdörtgen planlı yapılmıştır. Evlerin içerisine uzun kenarlarda bırakılmış kapı deliklerinden girilir. Evin ortasında ocak bulunur. Burada önemli olan durum ise, depolamanın evin içine yapılmamış olmasıdır. Depolanacak tahıl, evlerin dışına pişmiş topraktan yapılan levhalar ile oluşturulan magazinlerde depolanmıştır. Seramik kaplar da tek renklidir ve iyi açkılıdırlar.


                
Din olarak ise Anadolu’nun bu dönemlerde hemen her yerinde yer alan Ana Tanrıça kültünün burada da hakim olduğunu söyleyebiliriz. Evlerin birinde bulunan pişmiş topraktan yapılmış Tanrıça Ana figürini, bu duruma en güzel kanıttır.

Bu İçeriği Paylaşın
Yorum bırakın

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Exit mobile version