Aseramik Neolitik Devir yerleşimlerinden bir diğeri ve hatta en önemlilerinden birisi olan Çayönü daha önceki yazımızda anlatmış olduğumuz Hallan Çemi’den yaklaşık olarak 1000 yıl daha sonra kurulmuştur. Diyarbakır’ın Ergani İlçesi sınırları içerisinde bulunan bu höyük, çanak çömleksiz neolitik dönem insan yaşayışı ve bölgenin o dönemdeki mimarisini gözler önüne sermesi açısından son derece önemlidir.
Höyüğün Çanak Çömleksiz Neolitik döneme ait olan yapı katmanlarındaki mimari, yuvarlak ve ızgara planlı kulubelerden ibaretti. Kerpiçten yapılan bu kulubelerin duvarlarının temeli, üst üste bindirilmiş taş duvarlardan sağlanırdı. Basit kulubelerden böylesine karmaşık bir yapıya ulaşan mimari bu höyüğün bu ksımını 6 evreye ayırır. Yaklaşık olarak İ.Ö. 7250 – 6250 yılları arasına tarihlenen bu katmanlarda görülen bahsi geçen evler, basit bir barınaktan daha çok daha önceden düşünülmüş ve iyi tasarlanmış fonksiyonel “evlerin” yapılmaya başlandığını gösterir.
Megaron’un Ayak İzleri
Höyüğün en önemli özelliği ise, bu bahsi geçen 6 yapı katmanın en altında bulunan ve Hallan Çemi ile büyük benzerlik gösteren yuvarlak planlı basit kulubelerden, bu bahsi geçen karmaşık “evlere” kadar olan ki gelişmeyi göstermesidir. Bu ilk evrenin hemen üstünmdeki katmanlarda ise ızgara planlı yapılar bulunur. Bu yapılar daha sonra Anadolu’da oldukça yaygın olarak kullanılacak olan megaron ( Daha çok Kalkolitik dönem evleri ile Antik Yunan Tapınaklarında görülen, bir ön sundurma ile asıl odadan oluşan dikdörtgen planlı bir yapı, ileride detaylı olarak değinilecek ) planının öncüleri olarak görülür.
Bu evlerin temelleri taş örgü ile yapılar, bu örgülerden de ahşap direkler geçirilerek evin iskeleti oluşturulurdu. İskeleti de bitki yaprakları ve çalı çırpı ile örten insanlar daha sonra bu yapıyı çamurla sıvayarak oldukça sağlam ve sağlıklı bir ev elde etmiş olurdu. Bu yapıların en büyük özelliği ise toprak tabanının basitçe sıvanamsından ziyade, önce çalı çırpı ve dallarla örtülerek yükseltilmesi ve ardından sıvanması işlemidir. Bu işklem neticesinde toprakta oluşan nemden dolayı oluşan romatizmal hastalıkların önüne geçilmiş ve ortalama yaşam süresi daha da uzamıştır ( Ortalama yaşam süresi: 30 – 35 ).
Bu evlerin haricinde, bir üst katmanlarda bir de din ile alaklı bir yapı katı gün yüzüne çıkartılmıştır. Bu katmanda bulunanm yaklaşık 12 x 10 metre boyutlarında olan bir yapıda 295 kadar insan iskeleti ile çeşitli mezar hediyeleri ele geçmiştir. Bunun yanı sıra bu katmanın hemen üstündeki yapı katında ise bilinen ilk kent meydanı ele geçmiştir. Bu meydanın etrafı da dikilitaşlar ile çevriliydi. Bu dikilitaşlar arasında kültsel bir takım ayinlerin yapıldığı binalar da bulunuyordu.
Bunun yanı sıra Çayönü’nde ölüler, evlerin içine, yani tabanın altına gömülürdü. Hoker adını verdiğimiz anne karnındaki bir cenin gibi dizlerini göğsüne kadar çekmiş şekilde gömülen bu ölülerin yanına öğütme taşı, baltalar, boncuklar, çakmaktaşı ya da obisdiyenden elde edilen mezar hediyeleri bırakılmıştır. Bütün bunlar bu köyde ölümden sonra yaşama inanılan bir dinin hüküm sürdüğünü gösteren işaretlerdir.
İlk Çiftçi Köyü: Çayönü
Çayönü’nün bir başka önemi ise ilk kez buğday ve mercimekgillerin yetiştirilmeye başlanmasının yanı sıra koyun keçi ve domuz gibi hayvanların da evcilleştirilerek çiftçilik ve hayvancılığa tam manasıyla başlandığı ilk yer oluşudur. Bunun yanı sıra avcılık ve toplayıcılık da devam ediyordu.
Sanat
Çayönü ahalisi, pişmiş topraktan insan figürinleri ile ev modelleri yapmışlardır. Küçük insan yontularının din ile alakalı olduğu düşünülürken ev modellerinin de yukarıda anlattığımız gelişmiş mimariyi nasıl hayal ettikleri konusunda oldukça önemlidir. Çayönü’nün ilk evrelerinde kilin çanak çömlek yapımında kullanılmadığı, son evrelere doğru ise birkaç girişimin olduğu gözükür. Bunun dışında kaplar genelde taştan ve ahşap malzemeden yapılırdı.