KALKOLİTİK ÇAĞ (Bakır Çağı)

Buğra KURU 7.7k Görüntüleme
5 Dk Okuma

    Neolitik Çağ’ın genel olarak Anadolu’da görülen yangınlar ile birlikte son bulması ile Kalkolitik Çağ’a giriş yapıldığı düşünülür. Kelime anlamı olarak Khalkos = bakır ve lithos = taş sözcüklerinden türetilen kalkolitik, bakır taş çağı anlamına gelir.

    Adından da anlaşılacağı üzere bu devirin en büyük özelliği, artık alet yapımında kullanılan ham maddenin değişmeye başlamış olmasıdır. Bu dönemden önce insanlar gündelik hayatta kullandıkları aletlerin birçoğunu taştan yapıyordu. Bu döneme gelindiğinde ise madenciliğin geliştiğini söyleyebiliriz. Zira bakır, bilindiği gibi iki madenin belirli bir oranda karıştırılması ile oluşan, oldukça sağlam bir maddedir. Bu alaşımın oluşturulması için bu oranların bilinmesi ve döküm tekniğinin kullanılmasının bilinmesi gerekiyordu. Dolayısıyla bu dönemde insanların özellikle madencilik dalında teknolojik olarak baya bir ilerlediğini söylemek mümkün.


Kentler Ortaya Çıkıyor

    Bununla birlikte bu dönemin başlaması ile yaşanan diğer önemli bir değişim ise yerleşim konusunda olmuştur. Arkeologlarca bu döneme “İleri Üretici Dönem” ya da “Gelişkin Köy Dönemi” adı da verilmektedir. Bunun anlamı bu zamana kadar Anadolu’da bulunan köy benzeri toplulukların artık yavaş yavaş şehirleşmeye başlamasıdır. Bununla birlikte Geç Neolitik Çağ ile Erken Kalkolitik Çağ arasındaki farklılıklar, özellikle Anadolu’da çok belirgin değildir. Zira Neolitik dönem yazımızda da belirttiğimiz gibi Anadolu’da tarihsel gelişim oldukça yavaş ve sistematik bir şekilde ilerlemiştir.

Önceki Neolitik yazımızda insanların mağaradan çıkıp, yerleşik hayata geçişinin bir devrim değil, uzun yıllar süren evrimsel bir sürecin sonunda gerçekleştiğini anlatmıştık. Dolayısıyla bu evrimsel süreç kalkolitik çağa doğru gidişte de devam ettiğinden, bıçakla kesilmiş gibi iki dönemi birbirinden ayırmak oldukça güçtür. Ancak söylediğimiz gibi bakırın kullanılmaya başlanması ve artık daha düzenli, daha büyük ve mimari olarak daha gelişmiş ilkel kentleri andıran yerleşim yerlerinin ortaya çıkmaya başlaması ve boya bezemeli seramik kapların ortaya çıkışı bu dönemde başlar. Dönem kendi içerisinde genel olarak Erken Kalkolitik Çağ ve Geç Kalkolitik Çağ olmak üzere ikiye ayrılır.


1)    Erken Kalkolitik Çağ

Kalkolitik Çağın ilk yıllarında yukarıda da anlattığımız gibi yerleşim açısından büyük değişimler yaşanmıştır.  Öncelikle küçük kabileler halinde yaşayan insan topluluklarının nüfusu bu döneme gelindiğinde artışlar göstermeye başlamış, buna bağlı olarak da yerleşim yerlerinin genişlediği gözlemlenmiştir. Bu durumun doğurduğu en önemli etken ise iş bölümünün artık daha da önemli hale gelmiş olmasıdır. İnsanlar artık her işi yapmak yerine toplum için faydalı olacak işlerde uzmanlaşmaya yoluna gitmeye başlamışlardır. Böylece oldukça sosyal toplulukların oluşmaya başladığını söyleyebiliriz.

İş bölümünün yapılmaya başlanmasının en temel nedeni hiç kuşkusuz ki artık bakırın kullanılıp, bakırdan aletler yapılmaya başlanmasıdır. Madencilik ve madenciliğe bağlı zanaat kollarının gelişmesine neden olan bu gelişim, insanların daha çok iş bölümü yapmasına sebebiyet vermiştir.

Bu çağda da, tıpkı neolitik devirde olduğu gibi çeşitli kültür bölgelerinden söz edebiliriz. Batıdan doğuya doğru sayacak olursak, Trakya ve Kuzeybatı Anadolu Kültürü, Göller Bölgesi Kültürü, Konya Ovası Kültürü, Çukurova Kültürü, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Kültürü olarak sıralanabilir.

2)    Geç Kalkolitik Çağ

Erken Kalkolitik Çağ’ın bazı önemli yerleşimleri bir daha iskan edilmemek üzere yok olurken, bazıları daha sonra tekrar iskan görecektir. Ancak Anadolu’da buradaki kültürlerden çok daha farklı bir kültür oluşmaya başlar. Bu dönemin başlangıcına bazı Arkeologlar Orta Kalkolitik Çağ adını verirken, yaklaşık olarak İ.Ö. 5000 ila 4000 yıllarına tarihlenen bu döneme Veli Sevin gibi arkeologlar bu döneme yalnızca seramik sanatındaki gelişmelerden yola çıkılarak böyle bir dönemin varlığından söz edilemeyeceğini söyleyerek bu dönemi de Geç Kalkolitik Çağın içerisine alırlar.

Kalkolitik Çağın bu evresinde Anadolu’ya yapılmış olan yoğun göçlerden söz etmek mümkündür. İhtimalle kuzeybatıdan, balkanalar ve boğazlar üzerinden gelen topluluklar Anadolu’nun çeşitli bölgelerine yerleşmiş ve buna bağlı olarak da Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde homojen olmayan, birbirinden oldukça farklı kültürlerin oluşmasına sebebiyet vermiştir. Bununla birlikte bu göçler ile Anadolu’nun zaten artmakta olan nüfusu, daha büyük bir oranda artmaya başlamış buna paralel olarak da yerleşim yerlerinde de çoğalmaya gidildiği saptanmıştır.

Bu İçeriği Paylaşın
Yorum bırakın

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Exit mobile version