Beycesultan
Geç Kalkolitik Devire gelmeden önce Anadolu’daki birçok yerleşim yerinin bir daha iskan edilmemek üzere terk edildiğini ya da tekrar yerleşilmek üzere ıssızlaştığını söylemiştik. Batı Anadolu Geç Kalkolitik devri açısından oldukça önemli bir yerleşim yeri olan, Denizli Çivril bölgesindeki Beycesultan, kesintisiz bir yerleşim ve yapı katı sunmaktadır.
Bu höyükte yapılan kazı çalışmalarında toplam 20 yapı katı olduğu tespit edilmiştir. Geç Kalkolitik Devir’de sıklıkla görülen göç hareketleri sonucu buraya gelen yerleşimciler yerleşimlerini toprağın üstüne kurdular. Daha sonra bu yerleşim yeri İ.Ö. 3800 ile İ.Ö. 3300 yılları arasında kesintisiz bir şekilde varlığını devam ettirmiştir.
Aphrodisias
Yazımızın başlarında Geç Kalkolitik Çağ’da daha çok göçmen hareketlerinin görüldüğünü ve iskan edilen yerlerin de bu göçmenlerin yerleşmesi sonucu olduğunu söylemiştik. Ancak Aphrodisias’ta yaşayan insanlar göçebe değillerdir.
Buradaki halk tarım yapıyor, hayvancılık ile uğraşıyor ve dokuma yapabiliyordu. Ev mimarileri ise taş temel kullanmadan dizilen kerpiç tuğlalar ile yapılmış Anadolu’nun hemen her yerleşmesinde görülen ince uzun dikdörtgen bir plana sahip ( Megaron ) evlerden oluşuyordu. Bu evler genellikle tek bir bölmeden oluşurken çatıları ise düzdü. Evlere giriş ise yapılan sundurmalarda açılan kapı deliklerinden sağlanıyordu. Genellikle kapılar birkaç evin oluşturduğu avlulara açılırdı.
Evlerin içinde ocaklar, bothros dediğimiz depolama veya çöp çukurları nadir olmakla birlikte yerden bir miktar yükseltilmiş ve oturma amaçlı kullanılan sekiler bulunurdu. Anadolu’daki çoğu yerleşme gibi burada da ev içine gömü vardı. Ancak sadece bebekler bir küp içerisine alınıp sekilerin altına gömülürdü. Yetişkin ölüler ise kasaba dışındaki mezar alanlarına gömülürdü.
Bu bilgilerin dışında buradaki insanların dini inanışları hakkında somut bilgiler yoktur. Zira burada yapılan kazı çalışmalarında herhangi bir şekilde dini bir yapı olabilecek bir yapıya rastlanmamıştır. Bununla birlikte kazılarda çok az sayıda figürin ele geçmiştir.
Burada yaşayan insanlar taş çağlarında sıklıkla kullanılan obsidyeni halen kullanmaya devam etmektedirler. Yapılan araştırmalara göre buradaki halk, bu hammaddeyi Minos’tan yani Girit’ten sağlıyordu. Dolayısıyla denizcilik konusunda da gelişmiş olduklarını söyleyebiliriz. Obsidyenin yanı sıra bakır yapmayı ve işlemeyi öğrenen halk çömlekçilikte de oldukça farklı bir kültür oluşturmuştur. Daha önceki dönemlerde gördüğümüz ince ve özenle yapılmış kaplarını; ağır ve hantal ayrıca özensiz bir şekilde yapılmış seramik kaplar almıştır. Bu kapların üzerindeki beyaz koşut çizgiler oldukça ilginçtir.