2. Murşili’nin ölümünden sonra, ikinci eşinden olma oğlu Muvatalli başa geçer, çünkü ilk eşinden olan oğlu Halpaşulupi büyük ihtimalle babası ölmeden hayata gözlerini yummuştu. Muvattali 1315 yılında devletin başına geçtiği sırada, devletin batısında otoriteye karşı karışıklıklar meydana gelmekteydi. Zira devletin başına geçen kral oldukça genç bir kraldı ve her hükümdar değişikliği sırasında bu tarz karışıklıklar baş göstermekteydi.
Ancak genç kral, bu karışıklıkların önüne hemen geçti. Hatta bu devletlerden olan Vilusa’nın Prensi Alaksandu ile yaptığı antlaşmada hem sınırlarını garanti altına almış hem de olası bir savaşta Vilusa ordusunun yardımını alacağı garantisini de almıştı. Bu antlaşmada hangi devletlerle savaşa girildiğinde yardım alacağı da tek tek belirtilmişti. Bu devletler: Mısır, Babil, Hurri Devleti, Assur devletleri idi. Antlaşmada geçen Vilusa kenti, birçok araştırmacıya göre Troya Ülkesini işaret ediyordu. Çünkü tabletlerde geçen Alaksandu adı, Homeros’un İlyadasında geçen Troya Kralı Priamos’un oğlu olan Aleksandros ile fonetik olarak oldukça benzerdir. Ayrıca gene bu efsaden edinilen bilgiye göre her iki kişinin de aynı yıllarda yaşamış olabileceği savı güçlüdür.
Genç kralın bu antlaşma ile büyük devletler ile olası savaşta yanında yer almasını istemesinin sebebi, Mısır tehdidi idi. Çünkü dönemin Mısır Kralı 1. Sethos, oldukça yayılmacı bir politika izliyordu. Bu antlaşma yapıldığı vakit Sethos, Kadeş’e kadar dayanmıştı. Ancak daha önceki yazımızda uzun uzadıya bahsettiğimiz 2. Murşili’nin kurduğu tampon devletçikler sayesinde bu ilerleyiş durdurulmuştu. Ancak 1. Kethos’un ölümünde sonra başa geçen ünlü 2. Ramses daha yayılmacı bir politika izledi ve yaptırdığı bir anıtta, Suriye üzerinde hakkı olduğunu söyleyen hiyorogrifler oydurdu. Daha sonra Amurru devleti, Hitit İmparatorluğundan ayrılıp, Mısır egemenliğine katılmıştı. Yani 2. Ramses, politikalarında başarılı oluyordu.
Mısır tehdidi sürerken aynı zamanda Kaşgalar’da Hitit kentlerine saldırılarda bulunuyordu. Her iki taraftan da tehditler alan Muvattali, bu sorunu ordunun başına askeri alanda oldukça etkili olan kardeşi Hattuşili’yi atadı. Aynı zamanda Hattuşili Yukarı Ülkenin de beyi idi. Kaşgalarla olan mücadelede Hattuşili oldukça iyi başarılar elde etti. Ancak bir ara Kaşgalar tarafından kışkırtılan Muvattali kardeşini sorgulasa da, daha sonra onun suçsuz olduğunu anlayacak ve emrine atlı, arabalı savaşçılar verecekti. Bu az sayıdaki birlikler ile Kaşgalarla savaşan Hattuşili, Kaşga sorununu kökünden çözerek, abisinin gözüne girmişti.
Kaşga sorununu böylece çözen kral, Mısır sorununa eğilmeye başladı. Gelişmelerden daha hızlı haberdar olabilmek adına devletin baş kentini bugünkü Adana’da bulunan Dattaşa kentine taşıdı. Bunun bir diğer nedeni, her ne kadar kardeşi o sorunla ilgilense de; kendisi Mısır sorunu ile ilgilenirken Kaşgaların başkenti ele geçirebileceği korkusuydu.
Başkent güneye taşındıktan sonra Luvi bölgesi de koruma altına alındı. Çünkü Mısırlıların propagandaları buradaki devletler üzerinde de devam ediyordu. Ancak Hitit otoritesinin bu denli yakın olduğu devletler, artık Mısıra katılmak yerine Hitit egemenliğini kabul etmeye başladılar. Aynı zamanda kralın adı da Luviceydi. Dolayısıyla Luviler, Hitit İmparatorunu kendilerine oldukça yakın gördüler.
Bu sırada kardeşi de Kaşga sorununu çözdükten sonra, kendisine baş kaldırmayan ve kolaylık sağlayan Kaşga beylerine cömert davranıp onlara topraklar dağıttı. Bu cömertliğin karşılığını da, Mısır ile olacak olan savaşta Kaşga beylerinin Hattuşili ile birlikte Hitit güçlerine katılması ile aldı. Böylece kralın güvendiği kardeşi işini başarı ile tamamlamış ve hatta istediğinden daha da fazla yararlı olmuştu.