HİTİT DEVLETİNİN KURUCUSU 1. HATTUŞİLİ

Buğra KURU 7.1k Görüntüleme
5 Dk Okuma

    Önemli bir Hitit merkezi olan Boğazköy’de yapılan arkeolojik kazı çalışmaları sonucunda ele geçen bilingual yani çift dilli bir yazıtta; 1. Hattuşili’nin adı geçmektedir. Bu metinde “Tavarna’nın erkek kardeşinin oğlu Hattuşili, Hattuşa’da kraldı” yazmaktadır.

    Hattuşili’nin yazıtlarda bu şekilde geçmesi özellikle önemlidir. Yazıtta Kraliçe Tavarna’nın erkek kardeşinin oğlu olduğu özellikle vurgulanmaktadır ki; böylece kendisinin meşru kral olduğunu bütün halka söylemektedir. Öte yandan Hattuşili’nin kendisini özellikle kraliçenin erkek kardeşinin oğlu olduğunu vurgulamasının arkasında yatan sebeplerden birisi de, Kralın soyundan değil de, kraliçenin soyundan geldiğini özellikle vurgulamak istemesi olmalıdır. 

    Bununla birlikte 3. Hattuşili’nin yazıtlarla günümüze aktardığı bilgiye göre, kral sülalesi Kussara’lı idi. Dolayısıyla da 1. Hattuşili’nin Kussaralı olduğu bilinmektedir. Bu paralelde söz konusu yazıtla birlikte Hattuşili’den önce en az bir kral olduğu daha düşünülebilir. Ancak Hattuşili’den önce hüküm süren kralın Kussara şehrinin kralı olduğu düşünülmektedir. Ayrıca bu sülalelin ilk kralının isminin Labarna olduğu düşünülmektedir. Zira Hitit Krallarının birçoğu belirli bir dönemden sonra tıpkı Roma İmparatorlarının “Augustus” unvanını sıklıkla kullanması gibi, “Labarna” ismini egemenliğini gösteren bir unvan olarak kullanmaya başlarlar.

    “Labarna” unvanı ile adı yazıtlarda geçen ilk kral Hattuşili’dir. Dolayısıyla ondan önce ki büyük kralın ismi kurban listelerinde geçmediği için Hitit kralı değil de, Kussara kralı olduğu düşüncesi ağırlık kazanmaktadır. Bahsi geçen kral büyük ihtimalle Hattuşili’nin eniştesi olmalıydı ki bu durumda Hitit devlet yönetimi hakkında da bilgi sahibi oluyoruz. Bir kral olduktan sonra eğer oğlu yoksa yeğenlerinden birisi kral olabiliyordu. İlk Labarna öldükten sonra yerine geçen yeğeni, devletin merkezini Hattuşa’ya taşır. İşte bu yüzdendir ki yeğenine Hattuşili yani Hattuşalı ismi verilmiştir.    Devletin merkezinin Hattuşa’ya taşınmasının en önemli nedenlerinden birisi savunmadır. Boğazköy’de yapılan kazılarda açığa çıkartılmış veriler bize açıkça göstermektedir ki, Hattuşa’da bulunan sağlam duvarlar ve düşmesi oldukça zor büyük bir kale, kentin ne kadar iyi korunduğunu gösterir. Ancak şuana kadar yapılan çalışmalarda yeri tam olarak tespit edilmese de Kussara’nın, Boğazköy kadar savunmaya el verişli olmadığı düşünüldüğü için, Hattuşili’nin devletin merkezini Kussara’dan Hattuşa’ya taşıdığı düşünülmektedir. Bununla birlikte Hattuşa kelimesi Hattice’den gelmektedir. Daha sonra burayı iskan eden Hititler, bu kelimeyi kendi dillerine uyarlarak “Hattuşaş” ismini vermişlerdir. Ancak burada daha önceki bir yazımızda bahsettiğimiz Hititlerin izlediği amiyane tabirle “Yerel halka şirin gözükme” politikasının izi görülmektedir. Zira buraya ilk yerleşen kral hemen şehrin ismini değiştirmek yerine, Hattice ismini kullanmayı tercih etmiştir. Böylece yerel halkın yani Hattilerin de sempatisini kazanan kral, egemenliğini kuvvetlendirmiştir. Ayrıca bundan sonra gelen Kralların bir kısmı, Hititçe isimler yerine Hattice isimler de kullanmışlardır.


Soylular Meclisi

    Hititler döneminden kalma birçok yazılı tablet olduğunu önceki yazılarımızda söylemiştik. Bu yazıtlardan birisinde, Hattuşili’nin hastalandığı zaman varisini ilan etmek üzere Kussara’da soylular meclisi adı verilen “Pankuş” meclisini toplamış ve burada daha önce evlat edindiği 1. Murşili’yi Kral olarak tanıtmıştır. Bu yüzden Kussara’nın, yaşlı ve hasta bir Kral’ın gidebileceği kadar, Hattuşa’ya yakın olduğu düşünülmektedir.

    Hititlerin kuruluş serüvenini en iyi şekilde anlatan yazıt “Telipunu Metni”dir. Bu metin ilk olarak Labarna’nın yaptıkları ile başlar. Labarna’nın ülkesinin ufak olduğundan ama daha sonra fetihler yolu ile devletin genişlediğinden söz edilir. Labarna’nın fetih ettiği kentlerin isimlerinden sonra Hattuşili’nin başa geçtiği ve fetihlerin sürdüğünden söz edilir. Burada verilen en önemli bilgi ise, Hattuşili’nin yaptığı fetihler sonucu devletin denize sınırı olduğudur.

    Daha sonra ise Hattuşili’nin Halep’e kadar ilerlediği bu bahsi geçen yazılı kaynaktan öğrenilmektedir. Bu savaşların çoğu aslında tam anlamıyla bir “fetih” amacı gütmekten çok yağma amacı güdüyordu. Dolayısıyla yararlı akınlar değillerdir bunlar. Ancak yine de Hitit Devleti yaşamını idame ettirdiği sürece bu fetih amaçlı olmayan akınlar devam etmiştir. Hatta bu akınlar çoğu zaman mitolojik hikayelere de konu olmuştur. Bununla birlikte akınların asıl amacı daha sonra bereketli topraklara ulaşmak ile denize açılabilmekti.


Tarihin İlk Vasiyetnamesi

    Hattuşili başarılı akınlarla devletini büyütmekteyken, içeride devlet otoritesini sağlama adına bir takım sorunlarla da karşılaşmıştır. Bunun en büyük örneği veliahdının yani kendi yeğeninin daha Kralın sağlığında ona baş kaldırmasıdır. Ancak Hattuşili bu durumu çabuk fark etmiş ve yeğenini Hattuşaş’tan uzaklaştırarak bu tehlikeyi önlemiştir. Daha sonra ise tarihin bilinen ilk vasiyeti olan vasiyetnamesinde veliahdı olarak evlat edindiği 1. Muşili’yi göstermiştir. Bu yazılı kaynak oldukça ilginçtir, hem dil olarak hem sanat olarak oldukça güzel olan bu eserde Hattuşili neden yeğeni yerine evlatlığını veliaht olarak gösterdiğini Pankuş üyelerine anlatmıştır.  Bu yazıtın sonunda ise Hattuşili  hem meclisin soylu üyelerine hem de kendi veliahdına birtakım öğütlerde bulunur.               

Bu İçeriği Paylaşın
Yorum bırakın

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Exit mobile version