LOZAN ANTLAŞMASI

Mert Can DEMİR 4.2k Görüntüleme
4 Dk Okuma

   Birinci Dünya Savaşı'nın ardından İtilaf Devletleri, yenilgiye uğrattıkları İttifak Devletleri ile barış antlaşmaları imzaladılar ve savaşa son noktayı koydular. Küçük bir hatırlatma yapmak gerekirse bu antlaşmalar; Versay, Saint Germain, Nöyyi ve Trianon'du. Fakat, Osmanlı Devleti ile savaşı nihai olarak bitirecek bir antlaşma imzalanamamıştı.

   Nitekim, İtilaf Devletleri'nce Osmanlı Devleti'ne dayatılan Sevr Antlaşması'na karşı, Anadolu başkaldırmış ve direnmişti. Anadolu'nun kahramanları, Kurtuluş Savaşı'nda tüm zor şartlara rağmen tarihin unutamayacağı şanlı bir mücadele vermiş ve bu mücadeleyi de “onurlu” bir barış antlaşmasıyla taçlandırmak istemişti.

   İtilaf Devletleri, İsviçre'nin Lozan kentinde bir barış konferansı yapmak üzere TBMM Hükümeti'ni davet ettiler. TBMM Hükümeti'nin yanında İstanbul Hükümeti'ni de konferansa çağırdılar. İstanbul Hükümeti konferansa katılma konusunda istekliydi. Kendilerine gelen bu teklifi olumlu karşıladılar. TBMM Hükümeti ise bu olaya tepkiliydi. Görüşmelerde yaşanabilecek çok başlılık çeşitli sorunları beraberinde getirebilirdi. Derhal bu tehlike önlenmeliydi.


SALTANATIN KALDIRILMASI

   Bu tehlikeyi önleyecek formül bulunmuştu: Saltanatın kaldırılması. 1 Kasım 1922'de yasa yürürlüğe sokuldu ve görüşmelerdeki bu tehlike bertaraf edildi. TBMM, Mustafa Kemal Paşa'nın barış görüşmelerine katılabilmesi için konferansın İzmir'de toplanmasını istedi. İtilaf Devletleri, konferansın tarafsız bir ülkede olması gerektiğini belirterek bu teklifi reddetti.

   Lozan'a gidecek temsilciler de belirlendi. Baştemsilci olarak, bizzat Mustafa Kemal Paşa'nın direktifiyle İsmet İnönü görevlendirildi. İsmet İnönü dışında diğer temsilciler arasında; Dr. Rıza Nur, Hasan Saka, Celal Bayar, Yahya Kemal Beyatlı, Münir Ertegün, Zekai Apaydın gibi isimler vardı.

   Lozan'a giden heyete, özellikle de iki kırmızı çizgi konusunda uyarılar yapıldı ve bunlardan asla taviz verilmemesi istendi. Bunlardan biri, Doğu'da Ermeni Devleti'nin kurulmasını kabul etmemek, diğeri ise kapitülasyonların kaldırılmasıydı.

   13 Kasım 1922'de başlaması planlanan görüşmeler, gecikmeli olarak 20 Kasım 1922'de başladı. Görüşmelerde İngiltere'yi Lord Curzon, Fransa'yı Barare, İtalya'yı Garroni, Yunanistan'ı Venizelos, Sovyetler Birliği'ni ise Çiçerin temsil ediyordu. Ayrıca, ABD de gözlemci olarak konferansta bulunuyordu.


GÖRÜŞMELER KESİLİYOR

   Görüşmeler ilk günden itibaren oldukça çetin geçti. Taraflar arasında, özellikle de Musul'un akıbeti, kapitülasyonlar ve boğazlar konusunda büyük görüş ayrılıkları yaşandı. Türk heyetinin, İstanbul ve Çanakkale'de bulunan İngiliz ordusunun çekilmesini istemesi de tıkanma noktalarından biriydi. Hiç kimse -en azından şimdilik- fedakarlık etmeyi düşünmüyordu. Bu tıkanmanın sonucunda 4 Şubat 1923'te görüşmeler kesildi.


İNGİLİZ CASUSLARI MECLİSİ DİNLİYOR

   Türk heyetinin yurda dönmesi üzerine, TBMM'de Lozan görüşmeleriyle ilgili iki hafta boyunca gizli görüşmeler yapıldı. Muhalif milletvekilleri, heyeti sert bir şekilde eleştirdi. Bu eleştirilerden doğal olarak hükümet de nasibini aldı. Kimisi delegelerin milletin çıkarlarını savunamadığından şikayet ediyordu, kimisi de delegelerin diplomasi bilmediğinden şikayet ediyordu. Bu görüşmelerde konuşulan her şeyi İngiliz istihbaratı takip etmişti ve görüşmelerin hepsi elindeydi. İngiliz istihbaratı elde ettiği bu bilgileri hızla hükümet yetkililerine ulaştırdı. İngiltere, bundan dolayı büyük bir avantaj elde etmişti.

   TBMM'nin girişimleriyle, 23 Nisan'da ikinci kez görüşmelere başlandı. Türk heyetinde bir değişiklik yoktu, fakat bazı devletlerin temsilcilerinde değişiklikler vardı. Örneğin; İngiltere'yi artık Sir Horace Rumbold temsil ediyordu.

   İsmet İnönü'nün, Yunanistan'ın savaş tazminatı karşılığında önerdiği Karaağaç'ın verilmesi teklifini kabul etmesi büyük eleştirilere neden oldu. Mustafa Kemal Paşa, İsmet İnönü'ye her daim desteğini vermişti, bu kararında da arkasında durdu. Böylece Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalandı. Musul sorunu ise Lozan'da çözümlenemedi.

   Bu arada, Lozan Antlaşması'nda ABD'nin imzası yoktur. Çünkü, -biraz önce de değindiğimiz üzere- ABD konferansa gözlemci olarak katılmıştı.

Bu İçeriği Paylaşın
Yorum bırakın

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Exit mobile version