Ülkeler arası ilişkilerin kopmasına neden olan pek çok olay vardır. Ancak, ilişkilerin bir kayalık yüzünden kopma noktasına gelmesi “eşine az rastlanır” bir olaydır. Takvimler 1995 yılını gösterdiğinde bu eşine az rastlanır olay Kardak Kayalıkları yüzünden gerçekleşmişti. Türkiye ile Yunanistan köprüleri atmış; savaş çanları çalmaya başlamıştı. Bu küçük kayalıklar kısa bir süre içerisinde yalnız iki ülkenin değil tüm dünyanın da gündemine oturmuştu. Bir anda tüm dünya gözünü bu kayalıklara çevirmiş ve iki NATO ülkesinin alacağı kararlara kitlenmişti.
Kardak Kayalıkları filme bile konu olmuştu. Başrolünde Özcan Deniz'in oynadığı “O Şimdi Asker” filminde bu konuya değinilmişti.
Genel olarak, olaylara, iki ülke liderlerinin şovenist yaklaşımının sebep olduğu dile getirilir. Liderlerin kendi karizmasını ve halk nezdindeki gücünü arttırmak için böyle bir sert politikaya yöneldiği söylenir.
Kardak Kayalıkları meselesi, ülkelerin iç politikalarından bağımsız bir şekilde değerlendirilemez. İki ülke arasındaki gerginliği sadece bu meseleye bağlamak da yanlış olur. Ülkelerin politikaları incelendiğinde gerginliğin bir süredir had sahfada olduğu gözlemlenir.
Kardak kayalıkları
OLAYLARA DOĞRU TÜRKİYE'NİN SİYASİ ORTAMI
Türkiye, Kardak Kayalıkları sorunu patlak vermeden kısa bir süre önce seçimden çıkmıştı. Bir hayli gergin geçen bir seçimdi. Liderlerin gerginlikleri tüm ülkeye yayılıyordu. Seçimi çok az bir farkla Refah Partisi kazandı. Ancak ortaya çıkan oy dağılımı hükümet kurmayı zorlaştırıyordu.
TÜRKİYE'NİN GÜMRÜK BİRLİĞİ'NE GİRİŞİ
Bu sırada Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne girişi kabul edildi. Bu karar Yunanistan'ı çok kızdırdı: “Türkiye nasıl Gümrük Birliği'ne alınırdı?” Yunanlılar bu kararın Türkiye'ye ilerleyen yıllarda Avrupa Birliği kapısını açacağını düşünüyordu. Bu sebeple Yunanistan'da Başbakan Papandreu çok eleştiri aldı. Papandreu'ya, “Neden engel olamadın?” deniliyordu. Kimi siyasi çevreler ise “kara bir leke” olarak değerlendiriyordu. Yunanistan'da Papandreu'nun gitmesi an meselesiydi. Ülke daha sert tepkiler koyabilecek bir lider arıyordu.
Türkiye iç siyaseti belirsizliklerle doluydu; bir türlü hükümet kurulamıyordu. Liderler birbirlerine ziyaretlerde bulunuyor, ancak beklenen uzlaşma sağlanamıyordu. Bu arada Başbakanlık koltuğunda hala Tansu Çiller oturuyordu.
“KARDAK KAYALIKLARI HANGİ ÜLKENİN KARASULARINDA KALIYORDU?”
25 Aralık 1995 günü “Figen Akat” isimli bir Türk yük gemisi Kardak Kayalıkları'nda karaya oturdu. Bu olay büyük bir meselenin de başlangıcı olacaktı: “Kardak Kayalıkları hangi ülkenin karasularında kalıyordu?” İki ülke de bu kayalıkların kendi karasularında kaldığını iddia ediyordu. Ancak Yunanlılar hızlı hareket etti ve kayalıklara siviller ile birlikte asker çıkardı. Bu gelişme Türk hükümetinin oldukça tepkisini çekti.
SİMİTİS HÜKÜMETİ
Yunanistan'da Papandreu sağlık nedenlerini gerekçe göstererek istifa etti. Papandreu'nun ardından Başbakanlık koltuğuna Simitis oturdu. Simitis Kardak Kayalıkları meselesinin üzerinde durdu. Simits hükümetinin Dışişleri Bakanı Pangalos, “Kardak bizimdir” açıklamasını yaptı. Simitis hükümeti belki de bu şekilde iç politikada gücünü ve otoritesini arttırmayı planlıyordu.
“O BAYRAK İNECEK, O ASKER GİDECEK.”
Yunan ordusu Kardak Kayalıkları'na asker çıkardı ve Yunan bayrağı dikti. Buna karşılık Türkiye'den gidenler de kayalıklara Türk bayrağı dikti. Yunanlılar ise Türk bayrağını indirip tekrardan Yunan bayrağı astılar. Tam bir “bayrak savaşı” vardı. Oldukça gergin bir süreçti. Başbakan Tansu Çiller, net olarak mesajını veriyordu: “O bayrak inecek, o asker gidecek.”
YUNUS-1 OPERASYONU
31 Ocak 1996 günü Türk SAT komandoları ani bir operasyonla birçok Yunan donanmasının arasından gizlice geçerek Kardak Kayalıkları'nın yanı başındaki adalara çıktı ve Türk bayrağı dikti. Yunus-1 adı verilen bu operasyona 18 kişilik bir tim katılmıştı. Olayı fark eden Yunanlılar şaşkındı. Yunan basını olayı “hezimet ve utanç” şeklinde değerlendiriyordu. Simitis hükümeti zor durumdaydı. İlerleyen süreçte Yunanistan Genelkurmay Başkanı görevden alınacaktı.
ABD ise iki ülkeyi de uyardı. Dışişleri Bakanı Yardımcısı Richard Holbrooke yaptığı açıklamada, “İlk kurşun atanın başı Amerika ile derde girer” dedi. Sonunda ABD'nin araya girmesiyle sorun bitmişti. Kayalıklardan bayraklar indirilmiş, askerler ise gitmişti.
Efendim bu liseli kavgası da müdürümüz ABD'nin araya girip aaaa çocuklar çok ayıp bir daha görmiyim, barışın bakalım demesiyle son bulmuştur. ne şaşırdık, ne şaşırdık.