Cumhuriyet tarihimizin en çok tartışılan konularından biri de, Mustafa Kemal'e yönelik gerçekleştirilmek istenen İzmir suikastidir. Tartışılan diyorum çünkü; tarihçiler arasında konuya ilişkin farklı analizler mevcut. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen bazı noktaların hala karanlıkta kalması, bu görüş farklılığının en büyük sebebi. Akıllardaki soru işaretlerini önemli ölçüde kaldıracak arşiv belgeleri de kamuoyuna açıklanmış değil. Arşiv belgelerinin de ne kadarı bugüne ulaşmıştır, doğrusu bilemiyoruz. En son -2008 yılında- Dolmabahçe Sarayı'nda çöp diye ayrılan 40 konteynır ve 216 naylon torba içinde, Atatürk'e suikast yapılacağını bildiren evrak çıkmıştı!(Hürriyet gazetesi 10.12.2008)
İLK SUİKAST TEŞEBBÜSÜ ANKARA'DA
15 Haziran 1926'da Mustafa Kemal'e yönelik İzmir'deki suikast teşebbüsü ilk değildi! Bundan yaklaşık bir sene kadar önce Ankara'da, “ İzmir suikastinin çanları çalıyor” diyebileceğimiz hareketli günler yaşanıyordu.
Terakkiperver Fırkası'ndan İzmit milletvekili Şükrü Bey, bir gece aşırı sarhoş olmasının etkisiyle karşısındaki Sabit Sarıoğlu'na ilginç bir şey söylüyordu: “ Atatürk'e suikast yapılacak! “ Bu sözler ciddiye alınmalı mıydı?
Sabit Sarıoğlu, sarhoşlukla söylenmiş olsa da bu sözleri ciddiye aldı ve hemen Rauf Orbay'ı bilgilendirdi. Rauf Orbay, duydukları karşısında telaşlandı. Eğer bilgi doğruysa, bu vesileyle Terakkipervercilerin üstlerine gelinebilirdi. Rauf Orbay, bu endişeyle suikast teşebbüsünde ismi geçen Ziya Hurşit'in abisi -aynı zamanda Terakkiperver milletvekili- Faik Günday'a gitti. Faik Günday'dan, Ziya Hurşit ve “Ayıcı Arif” lakaplı Mehmet Arif Bey'e ulaşmasını ve bilginin doğruluğunu öğrenmesini istedi. Ancak suikast teşebbüsü bilgisi, gerek Ziya Hurşit tarafından, gerekse de Şükrü Bey tarafından inkar edildi.
Terakkiperverciler, olayı gerekli mercilere intikal ettirmediler. Olayın, partinin üstüne kalacağından; hükümetinden de bu vesileyle iyice üstlerine geleceğinden çekindiler. Bu şekilde olayları yatıştırmak istemişlerse de, İzmir suikasti dolayısıyla İstiklal Mahkemeleri'nde görülen davada, bu konu sık sık gündeme gelmiş ve aleyhlerine kullanılmıştır. Tetikçiler, her ne kadar Ankara'daki suikast teşebbüsünü inkar ettiyseler de, İzmir'deki mahkemeler sonucunda bu teşebbüs doğrulandı.
Suikast yapmayı planlayanlar, – özellikle de Rauf Orbay'ın gayretiyle- planın açığa çıkması üzerine suikasti ertelediler.
İZMİR'DE SUİKAST TEŞEBBÜSÜ
Ankara'daki planlarda aksaklık çıkınca yeni bir plan yapıldı. Suikastin yapılacağı bu seferki yer, İzmir'di.
Mustafa Kemal, uzun bir geziye çıkmış ve birçok ili ziyaret ediyordu. İzmir'de ziyaret edeceği yerlerden biriydi. Ziya Hurşit, Laz İsmail ve Gürcü Yusuf, vapurla İstanbul'dan İzmir'e hareket ettiler. Mustafa Kemal'den önce İzmir'e vardılar. Birkaç anektod vermek gerekirse; Laz İsmail ve Gürcü Yusuf, önceden çeşitli soygunlara karışmış biriydiler. Daha önce Lazistan milletvekili olan Ziya Hurşit, asker kökenliydi. Mustafa Kemal'le de iyi bir ilişkileri vardı.
Tekrar dönersek suikastçilere… Suikastçiler İzmir'e gittikten sonra, oradaki bağlantısı konumunda olan kişi, Sarı Efe Edip'ti. Sarı Efe Edip, milli mücadeleye katılmış ve Kazım Özalp tarafından sevilen biriydi.
Şükrü Bey, suikastte kullanılacak olan silahları ve bombaları tedarik etmişti. Burada bir iddiaya göre de; Ballı Naciye denilen bir kadın bu silahları ve bombaları teslim etmiştir.
Tüm hazırlıklar yapıldıktan sonra plan netleştirilmeye çalışıldı. İzmir'de, Mustafa Kemal'in kullanacağı güzergah üzerindeki bir yol incelendi. Yolun dar ve virajlı olmasının büyük avantaj sağlayacağı düşünüldü. Çünkü, alay buradan geçtiği sırada Mustafa Kemal'in aracı oldukça yavaşlayacak, hatta kalabalıkla birlikte durma noktasına gelecekti. Suikast için yakın mesafeden ateş açacak üç tetikçi belirlenmişti. Gerekirse de çiçeklere sarılan bombalar atılacaktı. Yani işlerini şansa bırakmak istemiyorlardı! Suikasti gerçekleştirdikten sonra da, Giritli Şevki'nin motoruyla Sakız adasına kaçacaklardı.
GİRİTLİ ŞEVKİ İHBAR EDİYOR
Mustafa Kemal'in, Bursa'daki ziyaretini 1 gün uzatması suikastçileri şaşırtmıştı. Giritli Şevki de bundan şüphelenmişti. Bunun üzerine polise gidip ihbarda bulundu. Derhal harekete geçildi ve tetikçilerin ayrı ayrı kaldığı otellere baskın yapıldı. Yapılan baskınlar sonucunda tetikçiler, silahlarla ve bombalarla yakalandılar.
Mustafa Kemal ise, ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi İzmir'e hareket etti.