Suni gündemlerden başımızı alamadığımız ve tüketme hırsıyla her yeniyi hızla eskittiğimiz bir çağda, geçmişle bağların kurulmasının zorluğu bir o kadar aşikar. Tarih iyilerle kötülerin ibret levhalarıyla bezenmiş bir boy aynası. Tarihi bilmenin insana kazandırdığı en önemli şey, süreklilik ve aidiyet hissi olsa gerek. İnsan denilen varlığın fıtrata uygun hareketinde melekleri de özendiren bir makama çıktığını, tersi durumda canavarlaştığında ise hayvandan bile aşağı düştüğünü tarihten başka canlı misalleriyle hangi ilim önümüze koyabilir, idrakimize sunabilir?
Can Bonomo isimli gencin Eurovision’da bizi temsil etmesi etrafında dönen geyiklerden dikkati bir an tarihe çevirince, hayatlarını büyük ideallere feda eden müstesna şahsiyetlerden biriyle karşılaşmak, herhalde hepimize iyi gelecek. İşte onlardan biri: Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa. Belki kendisi şarkıcı değil bu taraklarda bezi hiç olmamış ama adına yazılan destan, hem sözleri ve hem de müziğinin hüzün ve kahramanlık duygularıyla iç içe geçmiş ahengi bizi ders kitaplarının soğuk anlatımlarından çıkarıp, adeta o savaş meydanlarının içine , anlı şanlı kumandanın yanı başına almaya yetiyor. Bizi tarihle birleştiriyor, zaferden duyulan kıvançla, yenilgiden duyulan hüznü sanki şimdi olmuşçasına yaşattırıyor.
“Tuna nehri akmam diyor etrafımı yıkmam diyor şanı büyük Osman Paşa Plevne’den çıkmam diyor/ Kılıcını vurdu taşa taş yarıldı baştan başa /şanı büyük Osman Paşa askerinle binler yaşa/ Düşman Tuna’yı atladı karakolları yokladı. Osman Paşa’nın kolunda beş bin top birden patladı.”
Yazılan destan 1877 – 1878 Osmanlı – Rus savaşı içinde batıda, Bulgaristan sınırları içinde yapılan Plevne müdaafasıdır. Rusyanın “Pan-Slavizm “ (bütün Slavları bir bayrak altında toplama) politikasının gövde gösterisi olan bu savaşta Türk toprakları doğuda Erzurum, batıda Çatalca’ya kadar Rus kıskacı altına alınmıştır. Gözbebeği İslam beldelerinin kaybedildiği, yüz binlerce Müslüman kanının aktığı , ecdad yadigarı topraklardan tersine göçün başlayıp Müslüman ahalinin muhacir olmaya zorlandığı , siyaseten de sosyal yönden de birçok dramı içinde besleyen savaş 93 Harbi.
İşte böyle meşum bir zamanda Rusya’nın yerli gayrımüslim halktan da yardım alarak kuşattığı Balkan topraklarının Plevne’den savunulması sırasında yaşanmıştır bu destan. Plevne’nin aşılması demek Rusların birkaç gün içinde Edirne’ye girmesi demektir ki Osman Paşa’nın şöhreti bu akıbeti 19 temmuz 1877 de başlayan kuşatmayı 10 aralık 1877 tarihine kadar canın dişine takarak durdurmayı başarmış olmasındandır. Bu süre içinde yapılan üç taarruz geri püskürtülmüş fakat dördüncüsünde zaten küçücük bir kasaba olan Plevne’de yardımsız kalındığı için açlık, kıtlık ve soğuk direnişi zorlaştırırken, Rus Çarının Romenler’den :”Türkler bizi mahvediyorlar. Hristiyanlık davasını kaybetmek üzeredir .” feryadıyla yüz bin kişilik takviye birliği ile mukavemet etmesidir. Bu orantısız güç karşısında zaten kendisi de yaralı olan paşa halkı ve askeri daha fazla kırdırmamak amacıyla,çaresiz gözyaşları içinde kılıcını teslim eder. Fakat düşman da olsa, bütün siyaseti Müslümanları imha etmek te olsa, askeri terbiyenin verdiği mertlikle rakibinin davasındaki sebatı alkışlamaktan ve “ Şu anda yeryüzünde bu kılıcı şerefle taşımaya hakkı olan tek insan sizsiniz” sözleriyle almayıp kendisine iade edecektir Rus kumandan Grandük Nikola.
Evet, Koca Gazi , savaş meydanında nasıl şanlı bir kumandan ise , Rus memleketlerinde de şanlı bir esir olarak ağırlandı. Çar ile görüştü, istediği memleketi gezdi. Daha sonradan Sultan 2. Abdülhamid’in diplomatik müracaatlarıyla serbest bırakıldı ve yurda döndü. Ama ne dönüş; .geçtiği güzergahlarda halkın sevinç gözyaşlarıyla ve adeta bir bayram şenliği edasında karşılandı.2 Abdülhamit’in “Mabeyn Müşiri “olarak görevini ,ölüm tarihi olan 1900 ‘e kadar sürdürdü. Türbesi 2 Abdülhamit tarafından yaptırılmıştır ve Fatih Camii avlusundadır.
Başarı ve başarısızlık kavramlarının bir kez daha gözden geçirmemiz için önemli bir örnektir Gazi Osman Paşa’nın hayatı. Kaybederken bile kazanmanın, davasında sebat etmenin kararlılık ve azmin ne demek olduğunu ve hele imanın insanı kainata bile meydan okuyabilecek bir güç kazandırdığını,bunları ve daha fazlasını bulmak mümkün. Asıl beceri okumasını bilmekte…