Osmanlı tarihinin en büyük devlet adamıdır. Kanuninin son , 2. Selim’in saltanatı boyunca ve 3 .Murad’ın ilk 5 yılının başbakanıdır. Devletin çeşitli kademelerinde hizmet süresinin toplamı tam 60 yıldır. Bunun 14 yıl 3 ay 17 günü ise devletin yürütmedeki en yetkili makamı olan başbakanlık vazifesiyle geçmiştir. Bilinen ismini söylemeden önce lakabı 2 metreyi aşkın olmasından ötürü “Tavil “dir. Ve en ilgi çekici hizmetlerinden biri Kanuni’nin son seferi olan Zigetvar’da padişahın ölümünü askerin moral bozukluğundan doğacak muhtemel bir bozgunun önünü almak için Şehzade Selim’in tahtı devralması için gelme zamanına kadar tam 48 gün bekletmekteki deha derecesine varan siyasi maharetidir.
Evet bahsettiğimiz başbakan Sokollu Mehmet Paşa’dır.(1505-1579) Bosna yakınlarındaki Sokoloviçi köyünde doğmuş bir sırp çocuğu iken devşirme sistemine uygun bir şekilde Edirne Sarayına getirilmiş ve Enderun’da Türk -İslam terbiyesi üzerine kurulu bir eğitim sisteminden geçirilmiştir. Gayri müslim kökenli çocukların devlete bu kadar sadık bir biçimde yetişmiş olmaları , herhalde Osmanlının bütün kurumlarıyla çağdaşı devletlerden nasıl üstün ve güçlü bir sistem kurduğunun ayrı bir göstergesidir.
Sokollu Mehmet Paşa devrin fetih siyasetine uygun bir biçimde birçok sefer ve savaşta bulunmuş ,fetihler yapmıştır. Fakat onun asıl gücü devleti ayakta tutmak ve sarsılmaz bir güce ulaştırmak gayesiyle , muhtemel tehlikelerin önünü almak için geliştirdiği stratejilerdir. Ama ne yazık ki her devirde insanoğlunun hastalıklarından biri olan kıskançlık ve rakiplerince yekdiğerini kendinden önde görmeye duyulan tahammülsüzlük onun birçok teşebbüsünü projeden ibaret bırakacaktır. Süveyş Kanalı Projesi , Don ve Volga Kanal Projesi ve İzmit- Sakarya üzerinden Karadeniz’e ulaşan bir boğaz açma projesi. Hayata geçirilseydi mesela Rusya’nın Karadeniz’e inmesi gibi bir şey olmayacaktı, ya da İngilizlerin Süveyş’i işgali diye bir şeyi tarih kitapları yazmayacaktı belki. Fakat takdir- kader- hüküm böyleydi, tarih böyle yazıldı.
Sokollu Mehmet Paşa aynı zamanda 2. Selim’in damadı , 3 .Murad’ın da eniştesi idi. Esmehan Sultan ile evliydi. Sokollu’nun dış siyasette en önemli fonksiyonu Portekiz ve İspanyol gücüne karşı Kuzey Afrika’da Türk hakimiyetini kurmak gayreti ve başarısıdır. Hedefi Kızıldeniz Umman ve Basra Körfezini denetim altına almaktır. Kıbrıs’ın fethini gündeme alan divan toplantılarında bu bölgede kesin hakimiyet sağlanmadan Kıbrıs’a çıkartma yapmanın sakıncalarını söylemesine rağmen rakipleri Kıbrıs’ın fethini uygun görmüşler ve öne almışlardı. Kıbrıs fethedildi (1571) ama aynen Sokollu’nun öngördüğü gibi Hristiyan Haçlı Donanmaları bunun intikamını İnebahtı’da donanmamızı yakmakla aldılar.
İşte Sokolllu başlıktaki o tarihi sözü bu olay üzerine söyleyecektir, şöyle ki: İnebahtı felaketinin Osmanlı üzerindeki etkisini ölçmek amacıyla Sokollu’nun huzuruna gelmiş olan Venedik elçisi Barbaro’nun maksadını bilen kurt politikacı daha onun ağzını açmasına fırsat vermeden sözü alır ve der: İşte görüyorsunuz İnebahtı Savaşından sonra cesaretimiz yerindedir. Çünkü sizin kaybınız ile bizimki arasında büyük bir fark vardır. Biz sizden Kıbrıs’ı almakla kolunuzu kestik siz ise donanmamızı yakmakla sakalımızı traş etmiş oldunuz. Kesilen kol yerine gelmez ama traş edilen sakal eskisinden daha gür çıkar…
Sakal eskisinden gerçekten daha gür çıkmıştı. Başbakan çok kısa süre içinde yeni bir donanmanın hazır olacağını söylerken verdiği sürenin kısalığına şaşıran amiral Kılıç Ali Paşa’ya bile çıkışacaktı: “Paşa Hazretleri sen bu devleti henüz anlamamışsın . Bu devlet öyle bir devlettir ki ; arzu ederse gemilerinin lengerlerini gümüşten, iplerini ibrişimden yelkenlerini atlastan yapar. ” Gerçekten de kararlılığın ve gücün tercümanı bu sözlerin doğrulayıcısı olarak altı ay sonra yeni donanma Akdeniz’de düşman avına çıkmıştı bile ve Tunus fethedilmişti…
Ömründe devraldığı hiçbir hizmetten azledilmeden rütbelerini sırasıyla yükselten ve kendisine verilen mevki ve makamları alnının teriyle hak etmiş olan Paşa’nın siyasi dehası kendi aleyhine kurulan kumpasları delmeye yetmemişti ne yazık ki. Açık düşmana karşı koymak bilek gücüyleydi, ama sinsinin tuzağını bozmak öyle kolay değildi. 3. Murad’ ın hanımı Safiye Sultanın parayla elde ettiği derviş kılığına sokulmuş bir yeniçeri tarafından divan toplantısı çıkışında hançerlenerek öldürülecektir.Siyasi hırsın devlete hayrı olanları yemesine gösterilecek acı örneklerden biridir ve maalesef tarihin her döneminde böyle örneklere çokça rastlamak mümkündür.
Yazıdan biraz bağımsız olacak ama burada bahsedilen şu devşirmelerin uyumu konusu benim de her zaman çok dikkatimi çekmiştir. Başka bir milletin ve dinin mensubu olarak doğduklarını bildikleri halde devşirmeler, muhteşem bir müslüman ve Türk olarak yetişebiliyorlar. Bu muazzam bir başarı bence Osmanlı için
Tarih anlatılırken hep erkeklerin adları anılır ama aslında tarihin akışını bile değiştirecek eylemleri gerçekleştirenler kadınlardır. Gerçi erkekleri yetiştirenlerin de kadınlar olduğu düşünülürse şekil verme ve yönetme konusunda kadınların yeteneği daha iyi anlaşılır.