Abdülhamid'in kişiliğinde en çok öne çıkan özellik çalışkanlığıydı. Günde 18 saat çalıştığı -yakın çevresi tarafından- söylenir. Belki de bu çalışkanlığında devletin en zor zamanında yönetime gelmesinin de etkisi vardı.
Abdülhamid, gösterişten hiç hoşlanmazdı. Sigara içmeyi çok severdi. Hatta kendisine özel bir sigara bile yaptırmıştı. Devlet işlerinden fırsat bulduğunda çocuklarıyla ilgilenmeyi çok severdi. Boş zamanlarının büyük çoğunluğunu onlarla geçirirdi. Akşamları sevdiği kişilerle sık sık yürüyüş yapardı.
Doğramacılığa meraklıydı. Bunun için sarayda özel bir marangozhanesi vardı. Sık sık marangozhaneye gider ve çalışmalar yapardı. Bu konuda oldukça da başarılıydı. Estetik ürünler ortaya çıkarıyordu. Kimisini yabancı ülke liderlerine hediye olarak gönderirdi.
ABDÜLHAMİD VE BATI MÜZİĞİ
Abdülhamid, Batı müziğini çok seviyordu. Alaturka müziği ise pek sevmezdi. Müzik tutkusu şehzadeliği döneminde şekillenmişti. Şehzadeliğinde Avrupa'nın ünlü müzisyenlerinden piyano dersleri almıştı. Öyle ki, bestelediği parçalar bile vardı! Yalnız tahta geçince piyanoya eskisi kadar zaman ayıramamıştı.
Abdülhamid, kendisi gibi çocuklarının da müzik konusunda eğitimli olmasını istiyordu. Çocuklarının müzik eğitimiyle yakından ilgilendi. Çocuklarının hepsinin müzik aleti çalmasını sağlamıştı.
Atlara büyük bir merakı vardı. Özellikle de şehzadeliğinde çok sık ata binerdi. Bunun dışında -belki de çiftlik hayatından ötürü- güvercinlere ve kedilere de ilgisi vardı. Sarayında güvercin beslerdi ve çok sevdiği bir de kedisi vardı. Bu kedinin “Van Kedisi” olduğu söylenir. Tüm bu durumlar, Abdülhamid'in hayvan sevgisini gösteriyordu.
ABDÜLHAMİD'İN TİYATRO SEVGİSİ
Abdülhamid'in müzik kadar diğer bir tutkusu da tiyatroydu. Tiyatroyu çok severdi; Yıldız Sarayı'na bir tiyatro sahnesi kuracak kadar. Yıldız Sarayı'na tiyatro oyuncularından oluşan bir grup getirtti. Grup, İtalyanlardan oluşuyordu. Daha çok Batılı yazarların eserlerini oynuyorlardı. Bazen ise, Abdülhamid'in yazdığı oyunlar oynanıyordu. Tarihçi Doç. Dr. Erhan Afyoncu, Bugün gazetesindeki köşesinde bu konuda şöyle bir bilgi verir: “Sultan, Yıldız Sarayı'nda çalışan görevlileri ikaz etmek için tiyatroyu kullanırdı. Sultan çalışma tarzı hoşuna gitmeyen görevlilerin yüzüne karşı bir şey söylemez, bir tiyatro senaryosu yazar ve bunu sarayda herkesin önünde oynatırdı.” (1)
Abdülhamid'in kişilik özelliklerinden biri de tutumlu olmasıydı. Kimisi bunu abarttığını ileri sürer. Abdülhamid, ayrıca adaleti sağlama konusunda da çok dikkatli davranıyordu. Devlet ekonomisinin en kötü olduğu zamanda hanedan üyelerinin maaşlarında “büyük düşüşler” yapmıştır. Yaşanan ekonomik sıkıntının faturasını her kesime yansıtmak istemişti. Ayrıca, görevde bulunduğu süre içerisinde mahkemelere asla etki etmedi. Mahkemelerin bağımsız bir şekilde karar vermesi için çok dikkatli davrandı.
Abdülhamid'i 33 yıllık tahtından indiren olay ise, 31 Mart İsyanı'ydı. İsyanın sonunda 27 Nisan 1909 tarihinde tahttan indirildi. Sebep; isyancıları desteklemekti. Oysaki, emrindeki Birinci Ordu'ya verebileceği bir emirle Hareket Ordusu'nu engelleyebilirdi, ancak bunu yapmadı.
Kendisine tahttan indirildiğini tebliğ eden dört kişiden üçü Türk değildi; ikisi de Müslüman değildi. Halife sıfatını da taşıyan Abdülhamid'in bu şekilde tahttan indirilmesi toplumda derin üzüntülere neden oldu. Onu tahttan indirenler bile bu yaptıklarından dolayı pişmanlık duydu.
Abdülhamid, alınan karar doğrultusunda Selanik'e sürgüne gönderildi. Burada Alatini Köşkü'nde gözetim altında yaşadı. Balkanlar'da karışıklıklar çıkması üzerine İstanbul'a getirildi. Abdülhamid, bunu pek istememişti. Bundan sonraki günlerini Beylerbeyi Sarayı'nda geçirdi. Burada da gözetim altındaydı. 10 Şubat 1918 tarihinde ise vefat etti ve Sultan 2. Mahmut Türbesi'ne defnedildi.
-Abdülhamid'in cenaze töreni-
(1) Erhan Afyoncu, Bugün gazetesi, 6 Mayıs 2012