ABDÜLHAMİD – 2 (ZOR YILLAR)

Mert Can DEMİR 2.8k Görüntüleme
4 Dk Okuma

   Abdülhamid, 31 Ağustos 1876 tarihinde tahta çıktı. Sıkıntılı ve zor bir dönemde başa gelmişti. Ancak, Abdülhamid'in henüz çocuk yaşta karşılaştığı acılar onu yeterince olgunlaştırmıştı. Bu sıkıntılara ve zorluklara göğüs gerebilecek dirayetteydi.

   Abdülhamid, yönetime geldiğinde karşılaştığı manzara oldukça kötüydü. Devlet; siyasi, ekonomik ve sosyal bakımdan zor günler geçiriyordu. 1856 yılındaki Kırım Savaşı sırasında Avrupalı devletlerden ilk defa alınan borç, bir nevi “alışkanlık” yapmış ve bu borcu ardılları izlemişti. Zamanla büyük bir borç yığını birikmişti. En sonunda da, -1875 yılında- Sadrazam Mahmut Nedim Paşa devletin iflas bayrağını çektiğini açıkladı. Ne yazık ki, yüzyılın en büyük devletlerinden olan Osmanlı, borçlarını ödeyemez duruma gelmişti. İşte, Abdülhamid böyle bir mali manzara ile karşı karşıyaydı.


ABDÜLHAMİD'İN MEŞRUTİYET'İ İLAN ETMESİ

   Abdülhamid'in ilk işlerinden biri, bozulan ekonominin düzelmesini sağlayacak politikalar oluşturmaktı. Bu sırada ise, milliyetçilik dalgası yer yer etkisini gösteriyordu; özellikle de Balkanlar'da. Balkanlar'dan kötü haberler geliyordu. Rusya'nın kışkırtmasıyla Bulgaristan, Bosna Hersek, Sırbistan ve Karadağ'da isyanlar baş gösterdi. Osmanlı güçleri, çıkan isyanlara başarılı bir şekilde müdahale etti ve kısa bir sürede bastırdı. Avrupalı devletler bunun üzerine İstanbul'da 23 Aralık 1876 tarihinde bir konferans düzenlediler: Tersane Konferansı. Konferansa; Osmanlı Devleti, İngiltere, Rusya, Prusya ve Fransa katıldı. Konferans, Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'daki topraklarının idaresini düzenlemek için yapıldı. Mithat Paşa önderliğinde bazı kimseler bu konferansın toprak kayıplarına yol açacağını öngörüyordu. Mithat Paşa, konferans öncesinde Avrupalı devletlerin desteğini alabilmek için Meşrutiyet'in ilan edilmesinde diretti. Zaten Abdülhamid, tahta çıktığında bu yönde bir söz vermişti. Bu düşünceyle konferansın ilk günü Meşrutiyet ilan edildiyse de Avrupa'lı devletler bunu ciddiye almadı.


93 HARBİ 

   Abdülhamid, 1877'de seçimleri yaptırdı. Seçim sonucunda 119 milletvekili seçildi ve Meclis-i Mebusan açıldı. Ayrıca, sadece Abdülhamid tarafından seçilen 36 kişilik bir de Ayan Meclisi vardı. İçeride bu gelişmeler olurken dışarıdaysa Rusya, Osmanlı'dan Balkanlar konusunda bazı tavizler istiyordu. Osmanlı Devleti'nin reddetmesi üzerine de 24 Nisan 1877'de savaş ilan etti. Bu savaş tarihe 93 Harbi olarak geçti. 

   Abdülhamid, çok çeşitli milletlerden oluşan bu meclisin devleti bir arada tutmaya değil, bölmeye hizmet edeceğini düşünüyordu ve bu düşüncesinden hareketle 18 Şubat 1878'de Meclis'i süresiz olarak tatil etti.

   Osmanlı Devleti, 93 Harbi'nden büyük bir yenilgiyle ayrıldı. Savaşın ardından Ayastefanos(Yeşilköy) Antlaşması imzalandı. Daha sonra ise Avrupalı devletlerin girişimiyle yeni bir antlaşma imzalandı: Berlin Antlaşması. Saltanatının ilk yıllarına denk gelen bu savaş, Abdülhamid için büyük bir şansızlık ve kötü bir tecrübeydi.

      93 Harbi'nde Balkanlar'daki Türkler büyük acılar çekti. 1 milyonu aşkın Türk Balkanlardan Anadolu'ya göç etti. Neredeyse yarısı katledildi. Abdülhamid, bu halkın acısını sarabilmek için elinden geleni yaptı. Gelenlerin yerleştirilmesiyle bizzat ilgilendi.

   Abdülhamid, yaşanan isyanlar karşısında devletin bütünlüğünü korumak amacındaydı. Bu sebeple, halkla devlet arasındaki bağı güçlendirecek adımlar attı. Devletin parçalanmaması için tüm siyasi kozlarını ortaya koydu.


ABDÜLHAMİD'E SUİKAST

   Abdülhamid, her an tetikte yaşıyordu. Aslında haklıydı, çünkü düşmanı çoktu. Kimisi bu durumu abartı olarak görüyordu. Ancak, bir süre sonra yaşanan olaylar onu haklı çıkartacaktı. Bunlardan en önemlisi, 21 Temmuz 1905'de kendisine yönelik gerçekleştirilmek istenen suikastti. Abdülhamid camiden çıktığı sırada bir at arabasına konulan zaman ayarlı bomba infilak etti. Cami çıkışında şeyhülislamla konuşmasının uzun sürmesinden dolayı bu suikastten kıl payı kurtulmuştu.

   Abdülhamid'e yönelik “tezgah” sadece bu değildi. Bir diğer girişim de, Ali Suavi elebaşılığında yapılan Çırağan Sarayı Baskını'ydı. Ali Suavi, Çırağan'da bulunan 5. Murat'ı alıp tahta oturtmak istemişti, ancak Hasan Paşa tarafından vurularak öldürüldü. Bunlar dışında daha çok sayıda girişimler vardı; iç ve dış kaynaklı. Abdülhamid'in aşırı kuşkuculuğu çok da yersiz olmasa gerek!

Bu İçeriği Paylaşın
Yorum bırakın

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Exit mobile version