Eskilerin ismiyle müsemma tabiri vardır. Adıyla adlanmış, adının manasını üstünde taşıyan anlamlarında kullanılagelmiştir. Kanuni ve Hürrem Sultanın kızı olarak 1522 tarihinde dünyaya gelmiş sultana bu isim, güneşin aydınlığı, ayın parlaklığı üstünden hiç eksilmesin niyetiyle mi konulmuştur bilemeyiz tabii ama dillere destan güzelliği ile meşhurdur. Mihrimah Sultan sadece güzelliği ile değil, içinde bulunduğu altın çağın bütün nimetlerinden istifade ile yetişmiş ve anne babasının üstün yeteneklerini bünyesinde toplayarak dirayetli bir prenses olarak tarih sahnesine geçmiş, adından söz ettirmiştir. Kanuni’nin gözbebeğidir. Annesi öldükten sonra babasına danışmanlık yapacak kadar bilgi ve donanım sahibidir. Hatta Malta Seferinin açılması için şahsi servetinden 400 parça donanma yapılmasını göze alacak kadar girişimci bir ruha sahiptir. Annesi oğlu Selimin başa geçtiğini göremeden, dolayısıyla da valide sultan olamadan ölmüştür. Mihrimah Sultan ise adeta annesinin yerine bir nevi valide sultan görevini üstlenmiş, kardeşi 2. Selimin ve hatta yeğeni 3.Murad’ın saltanat dönemlerinde bile sözü dinlenen insiyatif sahibi bir güç olmayı başarmıştır. Tarihimizde hanım sultanların hayat hikayelerine vakıf olmak hem mahremiyet kaideleri gereği ve hem de onların siyasetten uzak yaşayışlarından ötürü neredeyse imkansız denecek derecede sınırlı da olsa işte Mihrimah Sultan gibi bazı aksiyoner şahsiyetler sessiz bir tarihin içinden seslerini duyurabilmişlerdir.
Mihrimah Sultanın hikayesinde bizce en dokunaklı kısım onun Rüstem Paşa ile yaptığı evliliktir. Malumdur ki padişah kızları kendi gönüllerinin rızası ile değil, siyasi birtakım gerekçelere dayandırılarak devlet adamları ile evlendirilirler idi.17 yaş gibi gençliğin baharını sürdüğü bir devrede, saraya bağlılığı ile bilinen ancak çok hırslı bir şahsiyet olan yaşlı bir vezir, Diyarbakır Beylerbeyi Rüstem Paşa, düşmüştür bahtına. Bu evliliği uygun görmeyenler küçümseme yollu “kehle-i ikbal” (bitle gelen yükselme) adını yakıştırmakta gecikmezler Paşaya. Rivayete göre Diyarbakır’da o zamanlarda cüzzam illeti yaygındır. Saray doktorlarından biri padişaha cüzamlıya bit arız olmaz raporunu verir. Bunun üzerine Rüstem Paşa gizlice takibe alınır. Kıyafetinin yakasında bit görülmesi hayra alamettir. Çünkü cüzzam değildir ve bu evlilik gerçekleşebilir. İşte devrin şairi de bunun üzerine bir beyit kaleme alır; “Olacak bir kişinin bahtı kavi talii yar/ Kehlesi dahi mahallinde anun işe yarar.” İnsanın talihi yaverse eğer,biti bile işe yarar manasına gelir kısaca. Bu evlilikten üç çocuk ve büyük bir servet sahibi olur sultan, fakat mutlu olur mu olmaz mı orası bize yabancıdır. Bundan sonrası hep senaryo ve hayal gücünün işletilmesidir. Bazı tarihçiler Hürrem Sultan – Rüstem Paşa ve Mihrimah Sultan üçlüsünün kendi çıkarları doğrultusunda iş çevirdiklerini, bazı devlet adamlarının başını yeyip kendilerine taraftar olanları el üstünde tuttuklarını ve hatta Şehzade Mustafa’nın öldürülmesinde etkili olduklarını söyleyip tenkit ederler. Siyaset çarklarının dişlileri maalesef her zaman adalet üzerine dönmez.
Fakat gerçek olan bir şey var ki Mihrimah Sultan da Osmanlı geleneğinin değişmez bir temsilcisi olarak hayırlar sultanıdır, tarihi misyonu fazla bilinmese de O, Üsküdar ve Edirnekapı’da adını taşıyan ve adının zerafetini Sinan’ın dehasıyla taşa kazıtmış abide cami ve külliyeleriyle hayırla yad edilmeye devam etmektedir. İstanbul’un doğusundaki yani Üsküdarda’ki caminin minareleri arasından güneş doğarken Edirnekapı kubbelerinin arasından batışın seyredilmesi ve ayın parlaması bu camilerin yapılışındaki ince sanat sırrının muhteşem bir tezahürüdür. Fakat bilinmeyen bir hizmeti var ki o da 500 bin altın sarfederek Ayn Zübeyde su yollarını tamir ettirerek hacıların su ihtiyacını karşılamış olmasıdır. Devir onların devri her türlü imtiyaz onların elindeyken asıl yatırımı ahiret hayatına yapmanın telaşında olanlar kervanındadır Mihrimah Sultan. 1578 yılında vefat etmiş ve babasının Süleymaniyede’ki türbesine defnolunmuştur. İstanbul işte böyle başınızı her nereye çevirseniz tarihiyle hemhal olmuş bir şehirdir.
Tabii bakıp görmek, peşine düşmek isteyen için…
Hürrem'in kızı değil mi, o da zeki, sözünü dinletmeyi başarabilmiş her daim