İKİNCİ MEŞRUTİYET

Mert Can DEMİR 4.9k Görüntüleme
4 Dk Okuma

   Abdülhamid, tahta geçtiği ilk günden itibaren “dağılma sürecinde” olan devleti toparlamak için çalıştı. Devleti, zayıflatan ve parçalayan etkenler üzerinde durdu. Hem bu etkenleri pasifize etmek, hem de gelen baskıları sona erdirmek için 23 Aralık 1876 tarihinde Birinci Meşrutiyet'i ilan etti. Bu dönemde, Kanun-i Esasi adı altında bir anayasa yürürlüğe sokuldu. Halkın da yönetime katılmasını sağlamak için Meclis-i Mebusan açıldı. Fakat bu gelişmeler varlığını uzun süre koruyamadı. Abdülhamid, 14 Şubat 1878 tarihinde Kanun-i Esasi'den aldığı yetki doğrultusunda meclisi kapattı. Bu tarihten sonra ise ülkede “istibdat” yönetimi hakim oldu.


   Abdülhamid döneminde, ülkede milliyetçi akımlar etkisini sürdürüyordu. Devletin ekonomik olarak da gücü hiç parlak değildi. Ekonomi büyük ölçüde dışa bağımlı hale gelmişti. Düyun-u Umumiye'nin kurulması ise hepten devletin elini kolunu bağlamıştı. Abdülhamid bu sıkıntıların içeride “istibdat”, dışarıdaysa “denge politikası” ile aşılacağını düşünüyordu. Denge politikası, oldukça başarılıydı. Bu politika doğrultusunda Kayzer Wilhelm liderliğindeki Almanya ile iyi ilişkiler kurdu. Abdülhamid, uzun bir süre sürdüreceği bu denge politikasıyla devletin çöküş sürecini olabildiğince uzatmıştı.

İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ

   Abdülhamid'in istibdat yönetimi sırasında ülke içerisinde birtakım gelişmeler yaşanıyordu. İstibdat yönetimine karşı, Batı düşüncesinden etkilenen genç Osmanlı aydınları harekete geçtiler. Askeri Tıbbiye öğrencisi olan bu gençler, 2 Haziran 1889'da İttihad-i Osmani Cemiyeti'ni kurdular. Bu gençler arasında; Abdullah Cevdet, İbrahim Temo, İshak Sukuti gibi isimler vardı. Cemiyetin adı, bir süre sonra değişti ve “Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti” oldu. Bu cemiyet, daha çok Fransız Devrimi'nden etkilenmişti. Bu nedenle de, “Hürriyet”, “Eşitlik”, “Adalet” gibi sloganları ağızlarından düşürmediler. Zaten Fransız Devrimi, tüm dünyayı etkilemişti, Osmanlı Devleti'ni es geçmesi mümkün müydü?

   İttihatçılar, çözülen Osmanlı'yı bir arada tutmak istiyordu. Bunun, Meşrutiyet'in yeniden ilan edilmesiyle sağlanacağını düşünüyorlardı. Yani, Kanun-i Esasi yeniden yürürlüğe girmeli ve Meclis-i Mebusan açılmalıydı. Bunların gerçekleşmesi halinde her şeyin hallolacağını söylüyorlardı.


REVAL GÖRÜŞMELERİ VE RESNELİ NİYAZİ BEY

   İttihatçıları harekete geçen en önemli olay ise, Reval Görüşmeleri'ydi. Görüşmeler, İngiltere ile Rusya arasında yapıldı. İki ülkenin mutabakata vardığı kararlardan biri, Osmanlı Devleti'nin Makedonya'da ıslahat yapmasıydı. İttihatçılar, bu karara çok öfkelendi. Çünkü, ıslahat “bahanesiyle” Makedonya'nın kaybedileceğini düşünüyorlardı. Geçmişte yaşanan acı tecrübeler bu düşünceleri daha da kamçılıyordu. 3 Temmuz 1908'de Resneli Niyazi Bey, yanına aldığı 160 askerle birlikte dağa çıktı ve büyük bir direniş başlattı. Enver Paşa ve Eyüp Sabri de destek verdi. Bu direnişi bastırmak için İstanbul'dan Şemsi Paşa görevlendirdi. Şemsi Paşa, 7 Temmuz'da Atıf Bey tarafından vuruldu. Resneli Niyazi ve askerlerinin başlattığı bu direniş İkinci Meşrutiyet'e giden yolda önemli bir adım olacaktı.


“BURADA BENDEN BAŞKA HERKES İTTİHATÇI”

   Balkanlar kaynıyordu. Yıldız Sarayı'na Balkanlar'dan Meşrutiyet isteklerini dile getiren çok sayıda telgraf gönderiliyordu. Abdülhamid, yaşanan hareketlenmeler üzerine Makedonya Valisi Hüseyin Hilmi Paşa'dan bilgi ister. Hilmi Paşa'da cevap olarak, “burada benden başka herkes İttihatçı” cevabını verir.

   Tüm bu gelişmeler, 23 Temmuz 1908 tarihinde İkinci Meşrutiyet'in ilan edilmesine neden oldu. “1908 devimi” olarak da lanse edilir. Abdülhamid'in “istibdat” yönetimini sonlandırdığı için “hürriyetin ilanı” olarak görülür. Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte, sürgüne gönderilenler ve kaçaklar yurda geri döndü. Düşünce özgürlüğünün gelişmesinde ilerlemeler kaydedildi. Çok sayıda gazete ve siyasi parti kuruldu. Parlamento biraz geç de olsa 17 Aralık 1908'de açıldı. 

Bu İçeriği Paylaşın
1 Yorum
  • Demek ki bir halkı toparlamak zulümle olmuyormuş, bir halkın toparlanması için istibdata ihtiyacı yoktur, bu ancak geçici bir süre etkili olur, bir devlet ancak gönülden isterse bağlanır birbirine ve toparlar kendini

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Exit mobile version