Mart ayı yakın tarihimiz açısından çok sayıda önemli olaylarla doludur. Ancak elbette Çanakkale Zaferinin bu olaylar arasındaki yeri herkes tarafından malumdur. Buna binaen kısaca da olsa bu döneme ait bilgilerimizi pekiştirmekte fayda görüyoruz.
Osmanlı İmparatorluğu’nun hasta adam olarak anılmaya başladığı ilk dönemlerden itibaren dönem dönem gündeme gelmiş boğazların ele geçirilmesi düşüncesi ve hatta bu yönde hazırlanmış planlar, boğazların bir çok ülke için taşıdığı önem ve risk boyutu yüzünden sürekli olarak ertelenmiştir. 1914 yılının kasım ayında Osmanlı İmparatorluğu ile itilaf devletleri arasında savaşın 9 ayrı cephede birden başlaması harekatı yeniden gündeme getirmiştir. Bu durumdan yararlanan dönemin İngiliz dışişleri bakanı Winston Churchill'in önerisi ile Rusya ‘nın Kafkas cephesindeki Osmanlı Ordusunun baskısının azalması için 10. bir cephe de daha savaşması düşüncesiyle öneriye destek vermesi sonucun da , İngiltere ile Rusya’nın ısrarlarıyla itilaf devletleri 2 ocak 1915‘te harekatı gerçekleştirme konusunda anlaşır.
Boğazların ele geçirilmesi Rusya ile itilaf devletleri arasında bir köprü kurulmasına da imkan verecek, Süveyş kanalı ile Hint yolu üzerindeki Osmanlı ağırlığı da kaldırılmış olacak ve nihai sonuç olarak ta hala savaşa katılmamış olan Balkan devletlerinin itilaf devletlerinin yanında yer alması sağlanacaktı. Doğal durumu bakımından savunmaya oldukça elverişli olan Çanakkale boğazı, savunma hazırlıklarına başlayan Osmanlı ordusu tarafından tamamen mayınlanmış, birçok sahte mevzi kurulmuştu. Ancak birçok ayrı cephede savaşmak zorunda kalan aynı zamanda uzun yıllardır savaş halinde olan yorgun ordunun imkansızlıklarla ayrıca savaşması gerekiyordu. Üzerine İttifak devletlerinin taahhüt ettiği yardımlar bir türlü ulaşmayıp sadece Almanya‘nın bazı subaylarının savaşlara eşlik etmesi ile Avusturya ‘nın gönderdiği 2 batarya dan ibaret kalınca , durum daha da vahim hale dönüşmüştü.
Dönemin en güçlü deniz kuvvetlerine karşı verilecek savunmada tabyalar imkansızlıklar yüzünden zırhlı veya beton olması gerekirken, imkanlar ölçüsünde topraktan veya taşlardan oluşuyordu. Dış cepheler, orta cepheler ve merkez cepheler olmak üzere üçe ayrılan bir savunma düzeni kurularak bu cephelerin komutası miralay Cevat Bey’e verilmişti. Savaş ilanından sadece 3 gün sonra 3 kasım 1914‘te İngiliz donanması Seddülbahir ile Kumkale‘deki tabyaları top atışına tutmuştu. İtilaf devletlerinin ilk alınan karar gereği boğazların bir deniz harekatı ile ele geçirme planı 16 şubat 1915 yılında revize edilerek kara harekatı ile de desteklenmesi şekline dönüştürüldü. Bu sebeple Fransızların küçük bir kuvvetle katıldığı büyük bir kara birliği toplandı. Hava koşullarının uygun olmaması sebebiyle ara vermek zorunda kaldığı 16 şubat 1915‘te başlatılan ilk İtilaf devletleri bombardımanı sırasında İngiliz komandoları karaya direniş görmeden çıkarak 19 şubata kadar dış savunma hattını ele geçirip 19 Türk topunu tahrip ettiler.
Dış savunmanın bu şekilde kolayca düşmüş olması bile hemen bazı siyasal sonuçlar ortaya çıkardı. İngiltere ‘nin hedeflediği gibi Bulgaristan çekingen bir tutum sergilemeye başlasa da itilaf devletlerine meyillendi. İtalya aynı şekilde itilaf devletleri ile yakın ilişkiler içerisine girdi. Ancak Rusya Yunanlılar‘ın İstanbul‘a girmesini çıkarına uygun görmüyordu ve bu yüzden Yunanlılar’ın savaş dışında kalması koşuluyla kırk bin kişilik yardımcı bir kuvvet göndermeyi teklif ettiler. İngiltere ve Fransa bu krizi Boğazların denetiminin Rusya’ya bırakılacağı konusunda güvence verince büyük saldırı için hazırlıklara tam anlamıyla başlandı.
Orta savunma hattı sürekli olarak top atışı altında tutularak yıpratıldı. Ele geçirilmiş olan dış hatlar İngiliz komandoları ile desteklendi ve boğazlardaki mayın temizleme işlemleri başarıyla sürdürüldü. Ancak 7-8 mart gecesi yüzbaşı Hakkı Bey komutasındaki Nusret mayın gemisi Limana düşman kuvvetlerine fark ettirmeden yeniden mayın döşedi. 18 Mart 1915 te başlatılan büyük deniz taarruzu batarya atışları ve Nusret’ in döşediği mayınlar sayesinde itilaf devletlerinin 16 savaş gemisi kaybetmesi ile sonuçlanınca Çanakkale’nin karadan yardım görmedikçe geçilemeyeceğini açıkça gösterdi. Yeniden yapılan planlar sonucu 25 nisan 1915 ‘te İngiliz , Fransız ve Anzac lardan (Avustralya ve Yeni Zelanda ordusu) oluşan 70000 kişilik bir kara kuvveti Seddülbahir ve Arıburnu bölgelerinde karaya çıkarıldılar. Bu harekata, 109 savaş gemisi, 308 destek gemisi ve özel çıkarma araçlarıyla da destek veriliyordu. Seddülbahir, Arıburnu ve Kumkale‘ye yapılan ilk çıkarmalar bazı noktalarda başarılı olsada net bir sonuç elde edemeyerek Arıburnu ve Seddülbahir‘i almayı başaramadı. Binbaşı Mahmud bey komutasındaki Türk birlikleri düşmanın merkez cephelere erşebilmesini başarıyla engellerken, 19. Tümen komutanı Mustafa Kemal Atatürk’ün 17. Piyade alayını Conkbayırı’na tam zamanında yetiştirerek Kocaçimen Tepesi düşman eline geçmesine engel oldu. İtilaf devletleri 25 nisan 1915 te verdikleri büyük kayıp karşılığında sadece bir köprü başını ele geçirebildiler.
26 nisan da itilaf devletleri Seddülbahir’e top ateşiyle başladığı yeni bir hücum gerçekleştirdi. Bu saldırıda çok kanlı geçen çarpışmalar sonucu 5. Ordunun üstün gayretleri ile geri püskürtüldü. 1 Mayıs gecesi ve devam eden günlerde 17000 kişilik bir Türk kuvveti karşı saldırı başlattı. Yine çok kanlı geçen bu saldırıda Türk birlikleri 16000 kişi kayıp verdi düşmanın kaybı 14000 kişi oldu ancak kayda değer bir başarı kazanılamadı. Başlangıçta 3 gün olarak tasarlanmış boğazların alınması düşüncesi, bu uzun süren ve her iki tarafı da çok fazla yıpratan savaşların sonunda İtilaf devletleri içinde siyasal etkiler yaratmaya da başladı. İngiliz kabinesinde bazı değişiklikler oldu. 4 Haziran 1915‘te 50 000 kişilik itilaf devletleri toplama ordusu, 25 000 kişilik Türk ordusu üzerine Çanakkale savaşlarının en kanlı çarpışmalarının yaşandığı büyük bir sadırıya geçti. Saldırı zırhlı araçlar ve top ateşiyle desteklendi. Bu saldırıda düşman bazı siperlere girebilmeyi başarsa da yine bir sonuç elde edilemedi. Savaşın başlamasından 70 gün sonra Türk birliklerinin kayıpları 100 000 rakamına ulaşmıştı ancak herşeye rağmen itilaf devletleri ilermeyi başaramamıştı.
Bu sebeple nihai bir çıkarma ile Anafartalar ve Kocaçimen‘i ele geçirmeye karar verdiler. Bu saldırıyı bekleyen Osmanlı ordusu çıkarmanın tam olarak nereden yapılacağı konusunda fikir ayrılığına düşmüştü. Yenilenen birlikler ile Ağustos başında Suvla‘ya ani bir şekilde çıkarma yapmaya başladılar. Bu saldırıya, 10 Ağustosta 28 ve 41. Alaylar, Mustafa Kemal Atatürk’ün askerleriyle yaptığı kısa bir konuşma sonrasında ölüme gittiğini bilerek süngü hücumuna başladı. Çok kanlı ve göğüs göğüse sürdürülen çarpışmalar neticesinde, düşman önce siperlerine girmeye zorlandı ardından ağır kayıplar vererek geriye püskürtüldü.
1915 yılının sonbaharı çok kanlı ve itilaf devletleri açısından bir başarı getirmeyen birçok savaşa sahne oldu. Yeni birlikler arayışına giren İngiltere bu konuda da başarı sağlayamayınca Çanakkale birliklerinin başına yeni atanan General Charles Monroe, Çanakkale’nin boşaltılması ve geri çekilmek gerektiğini belirten raporunu kabineye sundu. 8.5 ay süren savaşlar sonucunda en başta hedeflenen amaçlardan hiçbirine ulaşılamadı ve birliklerin geri çekilmesi kararlaştırıldı. Bir cephe daha açarak Osmanlı ordusunu yıpratmak isteyen itilaf devletleri Türk Ordusunun savunması sayesinde 1 milyon Fransız ve İngiliz askerini Çanakkale, Irak ve Filistin cephelerinde tutarak ana cephelerine gidememelerine sebep oldu. İtilaf devletleri savaş ilanından sonra Çanakkale‘ye 70 000 kişi göndermişti. 8.5 ay içerisinde bu kuvvetler 400 000‘i İngiliz , 79 000 ‘i Fransız olmak üzere 500 000 e yükselmişti. Hem itilaf devletlerinin hem de Türk ordusunun kayıpları 250 000 civarında olmuştu. Çanakkale savaşlarının sonuçları uluslararası alanda çok önemli siyasal sonuçlara yol açtı. Tüm dünyada itilaf devletlerinin itibarı zedelendi, boğazların bir türlü açılamaması yüzünden yardımsız kalması ve Karadeniz limanlarına bağlı ticareti işleyemez hale gelen Rus Çarlığı’nın çöküşünün hızlanmasına sebep oldu. Geri çekilme kararı İngiltere’de hükümetin değişmesine ve Winston Churchill‘in Hükümetten ayrılmasına sebep oldu.