Almanya, siyasi birliğini kurmasıyla beraber İngiltere'nin sömürgelerine göz dikmişti ve “ince planlar” yapıyordu. Planlarına göre, İngiltere'nin sömürgelerinde bulunan Müslümanlar, Osmanlı Devleti'nin yardımı sayesinde harekete geçirilebilirdi. Bu sebeple de Osmanlı Devleti ile iyi ilişkiler kurulmalıydı.
II. WİLHELM'İN OSMANLI TOPRAKLARINI ZİYARETİ
Alman İmparatoru II. Wilhelm, Osmanlı Devleti'ne “yanaşma politikası“nı uygulamada gecikmedi. Osmanlı Devleti'ne birkaç kez ziyaretlerde bulundu. 1898 yılında yaptığı ziyaret diğerlerine göre çok daha önemliydi. Bu ziyaret sırasında birçok bölgeyi gezmiş ve Filistin'e de uğramıştı. Kudüs'te yaptığı konuşma çok dikkat çekiciydi.
II.WİLHELM'İN MÜSLÜMANLARA MESAJI
Wilhelm, Filistin ziyaretinin ardından 13 Kasım günü Şam'a ulaştı ve Selahaddin Eyyubi'nin mezarını ziyaret etti. Burada yaptığı konuşma ise oldukça şaşırtıcıydı: “Burada bütün zamanların en kahraman askeri Sultan Selahaddin'in mezarı önündeyim. Majesteleri Sultan Abdülhamid'e misafirperverliğinden dolayı teşekkür borçluyum. Gerek Majeste Sultan, gerekse Halifesi olduğu dünyanın her tarafındaki 300 milyon Müslüman bilsinler ki, Alman İmparatoru onların en iyi dostudur.” Bu konuşma Almanya'nın politikasını da açıkça gözler önüne seriyordu.
OSMANLI DEVLETİ İLE ALMANYA'NIN GELİŞEN İLİŞKİSİ
Alman İmparatoru II. Wihelm, Osmanlı Devleti'ne yaptığı bu ziyaret sırasında büyük bir ayrıcalık elde ederek Bağdat Demiryolu'nun yapımını da üstlendi. Bu ayrıcalığa karşılık da 1899'da bir çeşme yaptırmış; bu çeşmeyi Sultanahmet Meydanı'na diktirmişti. Osmanlı Devleti'nde demiryolları üzerinde daha çok İngiliz egemenliği varken artık Almanlar da sahneye çıkmıştı. Almanya'nın Osmanlı Devleti üzerindeki bu politikası İngiltere başta olmak üzere birçok sömürgeci ülkeyi rahatsız ediyordu.
Almanya'nın yakınlaşmasına Osmanlı Devleti de olumlu yaklaşmıştı. Bunda 13 Temmuz 1878'de imzalanan Berlin Antlaşması'nın büyük etkisi vardı.(NOT: Bu antlaşmanın ardından Osmanlı Devleti'nin dış siyasetinde İngiltere'nin yerini Almanya aldı.)
ALSAS-LOREN KÖMÜR HAVZASI
Osmanlı Devleti ile iyi ilişkiler kuran Almanya, zamanla İngiltere ile Fransa'nın sömürgelerini ciddi bir şekilde tehdit etmiş ve bir kısmını da ele geçirmişti. Fransa'dan ele geçirdiği Alsas-Loren kömür havzası çok önemli bir kazanımdı. İki ülke arasında da önemli bir sorun oluştu. Fransa, sık sık Almanya'dan bu kömür havzasını geri istedi.
Almanya'nın dışında İtalya'nın da siyasi birliğini sağlaması “sömürgecilik yarışı“nı iyice kızıştırmıştı. Sömürgecilikte geç kalan İtalya Akdeniz'e egemen olmak istiyordu. Bu ise sömürgeci ülkelerin çıkarına tersti.
BALKANLAR'DAKİ ANLAŞMAZLIK
Birinci Dünya Savaşı öncesi Almanya ve İtalya'da bu gelişmeler yaşanırken Balkanlar'da da oldukça hareketli günler yaşanıyordu. Rusya'nın Balkanlar üzerinde yıllardır süregelen Panslavizm politikası vardı. Rusya bu politikasını hayata geçirmek için her daim zemin hazırlıyordu. Rusya'nın amacı Osmanlı Devleti ile Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun Balkanlar'daki egemenliğine son vermekti. Osmanlı Devleti'nin egemenliğine -Bulgarlar, Yunanlılar ve Sırplarla birlikte- büyük ölçüde son verildiyse de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun egemenliğine son vermek mümkün olmadı.
Rusya, Berlin Antlaşması'yla birlikte Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na verilen Bosna-Hersek'i kaptırmamak amacındaydı. Bosna-Hersek'in Sırplara verilerek büyük Sırbistan'ın kurulmasını planlıyordu. Bu konuda İngiltere de Rusya'nın arkasındaydı. Bu vaziyet sonucunda Avusturya-Macaristan da doğal olarak Almanya'ya yakınlaşan bir politika güttü.