Batı Hunları
Avrupa Hunları, Asya Hunlarının devamı niteliğinde olup 4. yüzyılın ortalarında Asya'dan Avrupa'ya göç edip (Karadeniz'in kuzeyinden geçerek) Şimdiki Macaristan merkez olmak üzere kurulmuş, yarı göçebe bir Türk Devleti'dir. Kurucusu Balamir Han'dır. En parlak devri Attila zamanıdır.
Avrupa Hun Devleti, Karadeniz'in kuzeyindeki Ostrogot, Vizigot, Vandal, Frank, Germen, Gepit vb. kavimleri önlerine katarak, Avrupa'nın batısına doğru ilerlemişler. Böylece tarihte “Kavimler Göçü” olarak adlandırılan göç hareketini başlatmışlardır. Bu göç esnasında Avrupa Hunları, Karadeniz'in kuzeyinden, Anadolu'ya Orta Avrupa'dan Balkanlara kadar çok geniş coğrafyalara yayılmışlardır. Balamir öncülüğünde Macaristan ovalarında konaklayan Hunlar burada konmuşlar ve Orta Avrupa'ya özellikle Bizans ve Batı Roma'ya seferler düzenlemişlerdir. 4. Yüzyılda, Avrupa'nın istisnasız en güçlü devleti Avrupa Hun Devleti olmuştur. Avrupa Hunları'nın konuştukları dil Türkçedir. Hunlardan kalma yazılı kaynak maalesef yoktur. Ancak o dönemi anlatan destanlar, yer isimleri, kişi isimleri, çeşitli taşınabilir kalıntılar, bizlere Avrupa Hunları hakkında bilgiler vermektedir.
Avrupa Hunları'nda Yaşam Biçimi ve Ticaret
Avrupa Hun Devleti'nde yaşayan Türkler geçimlerini hayvancılıkla sağlamışlardır. Hayvanlarını otlatmak için kışın alçak yerlere, yazın yüksek yerele göç etmişlerdir. Günümüzde ülkemizde hala bu anlayışın devam ettiğini görüyoruz. Özellikle, Toroslardaki yaylalara yaz aylarında geçici olarak çıkılmaktadır. Avrupa Hun Devleti'nin diğer gelir kalemi ise ticarettir. Orta Avrupa'nın et ihtiyacını karşılayan Avrupa Hunları, özellikle Bizans ile ticaret anlaşmaları yapmışlardır. (Bkz. Margus Antlaşması) diğer bir gelir kaynağı ise Türklerin diğer devletler için yaptıkları paralı askerliktir. Türklerin savaşçı yeteneklerini kullanmak isteyen devletler, Hun Türklerine askerlik ve koruma için çok iyi rakamlar ödemişlerdir. Türkler çadırlarda kalmışlardır. At üstünde uyumak, at üstünde yemek yemek, at üstünde yaşamak, Türkler için sıradan şeylerdir. Dolayısıyla Tüm Türk Devletlerinde ve Türk boylarında olduğu gibi Avrupa Hunları'nda da “At” çok önemli bir yer teşkil etmektedir.
Tanrının Kırbacı Attila
Avrupa Hun Devleti'ni Balamir'in kurduğunu söylemiştik. Balamir'den sonra yerine Uldız (Yıldız) geçmiş, ardından Karaton, ülkeyi 422 yılına kadar idare etmiştir. Karaton'dan sonra Rua, tahta geçmiş, nihayetinde Attila ve Bleda ülkeyi birlikte yönetmeye başlamışlardır. (Türkler ülkeyi daha kolay yönetmek için ikiye bölerlerdi) Bleda ölünce Attila, Hun ülkesinin tek imparatoru olarak ülkesine en parlak günlerini yaşatmıştır. Attila'nın temel politikası Doğu ve Batı Roma'yı etkisiz hale getirmektir. Bu politikasında da tam anlamıyla başarı sağlamıştır. Attila, Doğu Roma Devleti (Bizans) ile Margus ve Anatolyus barışlarını yapmıştır. Bu antlaşmalar tamamıyla Attila’nın isteklerine göre yapılmıştır. Doğu Roma, Attila ile savaşmaya cesaret edemediği için vergi vermeyi ve Hun kaçaklarını iade etmeyi kabul etmiştir. Margus antlaşması ile iade edilen Hun kaçakları, vatana ihanetten idam edilmişlerdir. Bu anlaşmada ticaretin sınır kasabalarında yapılmasıyla ilgili de bir madde bulunmaktadır. İkinci anlaşma ise Anatolyus Antlaşmasıdır. Bu antlaşmada Doğu Roma'nın verdiği vergi yükseltilmiştir.
Batı Roma'ya gelince Attila Batı Roma'yı tamamen etkisiz hale getirmek için İtalya'ya iki sefer düzenlemiştir. 451 ve 452 yıllarında yapılan seferlerden ilkinde, her iki tarafta 100'er bin kişilik ordularıyla savaşa katılmış, savaş sonunda her iki tarafta birbirine üstünlük sağlayamamıştır. Bu savaşta çok sayıda insan ölmüştür. Ancak Attila 1 yıl sonra yine devasa bir orduyla Roma kapılarına dayanınca Batı Roma İmparatorluğu, Papa'yı Attila'ya yollamış, Attila Papa'nın yalvarışları ve Hıristiyan dünyasının kalbi olan Roma'yı affet! isteklerine olumlu cevap vermiştir. Attila, işgal edebilecekken Roma'yı işgal etmekten vazgeçmiştir. Attila'nın Batı Roma'yı neden işgal etmediği ile ilgili çeşitli fikirler öne sürülmüş ancak konuyla ilgili net ve doğru bir bilgiye ulaşılamamıştır. Ancak en çok söylenen neden, Attila'nın, Sasaniler üzerine sefere çıkmak istemesi ve Batı Roma'yı etkisiz bıraktığını düşünmesidir. Bu nedenler pek mantıklı gözükmemektedir. Attila hayatı boyunca tüm ülkeyi tam bir kontrol ile yönetmiş ancak ölümünden sonra yerine geçen Dengizek ve İrnek, Attila kadar başarılı olamamışlardır.
Attila'nın Kişiliği
Attila, kaynaklarda; orta boylu, geniş suratlı, küçük gözlü, güçlü yapılı, az gülen bir hükümdar olarak anlatılmıştır. Bir çok kaynakta Attila'dan, merhametli, sarayında bir çok Germen Kralının yaşadığı cömert bir kral olarak tasvir edilmiştir. Özellikle Nibelungen Destanı’nda, Attila hakkında olumlu şeyler anlatılmıştır. Ancak Avrupalıların zihninde, “Barbar” ve kan dökücü olarak kalmıştır. Çünkü Attila'nın, Avrupa'daki tüm devletlere meydan okuması, girdiği savaşlarda, az sayıdaki askeriyle başarı sağlaması onun tanrı olduğunu düşündürmüş, Attila'nın kendilerini cezalandırmak için tanrı tarafından yollandığını düşünmüşlerdir. Bu nedenle Attila'ya “Tanrının Kırbacı” demişlerdir. Bir başka efsane ise Attila'nın ölümünden sonra bronz, gümüş ve altın tabutlar hazırlanarak içlerinin mücevherler ve altınlarla doldurulup farklı yerlere gömüldüğü, gömenlerin de birbirlerini oklayarak öldürdüğüdür. Efsaneler ne derse desin bilinen gerçek, 4. yüzyılda Avrupa'da bir Türk Devleti'nin kurulmuş olmasıdır. Bu devletin, Avrupalıları at koşumlama teknikleri, pantolon giyme, ordu sistemleri, savaş taktikleri gibi konularda etkilemiş olmasıdır. Halen bölgede yaşayanlar arasında Türk isimlerine rastlamak mümkündür. Özellikle Macarlar Attila’ya büyük bir hayranlık beslemekte çocuklarına Attila adını vermektedirler.
Her şeyi al öğret Avrupalıya, sonra onlar bizim öğrettiklerimizi geliştirip bize parayla satsın onları…. sistem bu