PSİKİYATRİ

Serkan KÖMÜR 3.1k Görüntüleme
4 Dk Okuma

Psikiyatri: Tıpta, zihinsel bozuklukların tanınması, tedavi edilmesi ve önlenmesini amaçlayan uzmanlık dalı. Psikiyatrinin günümüzdeki yerini alabilmesi için arşınladığı yollar öylesine çetin ve karmaşık ki bir o kadarda ilgi çekicidir.Psikiyatrinin kurumlaştığı ve tıpla bağlantısının kurulduğu 18. yüzyıla değin, ruh hastalıkları şeytanın ya da kötü bir ruhun bedene girmesiyle bağdaştırılırdı. İÖ 2000 yıllarından başlayarak varlığını sürdüren bu görüşlere ilk karşı çıkan Hippokrates, ruh hastalıklarının bilinmeyen güçlerden değil, vücudun işleyişindeki bir aksamadan kaynaklandığını ileri sürdü; Galenos, Celsus ve Asklepiades de buna benzer bir yaklaşımı benimsedi. Ortaçağ ruh hekimliği alanında bir gerileme dönemi oldu. Bu dönemde şeytandan etkilendiğine inanılan hastalar ağır işkenceler görüyor, hatta yakılıyordu. Buna karşılık aynı dönemde İslam ve Hint kültürü ruh hastalarına hoşgörülü ve insancıl bir yaklaşım öneriyordu. Ebubekir Razi, İbn Sina, ibn Rüşd ve İbn Zühr gibi önemli hekim ve düşünürlerin de etkisiyle Şam, Bağdat, Halep, Kahire, Kayseri ve Edirne'de şifahane adı verilen bahçeli, geniş ve ferah akıl hastanelerinde müzik eşliğinde tedavi uygulanıyordu.

 

16. yüzyılda hümanistler ruh hastalıklarına görece bilimsel bir yaklaşım getirdiyse de ruh hastalan 18. yüzyıla değin toplum dışı ve zararlı kabul edilerek tecrit edildi, adi suçlular gibi özel kurumlara kapatıldı. Bu kurumların başlıcaları Londra'daki Bedlam ve Paris'teki Bicetre akıl ve ruh hastalıkları hastaneleriydi. Fransız hekim Philippe Pinel'in 1790'da Bicetre'deki hastaların zincirlerini çıkarması psikiyatrinin bilimsel kurumlaşmasını başlattı; aynı dönemde İngiltere'de Willam Tuke ruh hastalarının insanca yaşaması amacıyla York Sığınma Evi'ni kurdu. 1840'ta Dorothea Dix adlı bir öğretmen ABD ve Kanada'da akıl hastanelerinin kurulmasına öncülük etti. Bu dönemden sonra hekimlerin bu konuyla giderek daha fazla ilgilenmesi sonucunda bu hastalıkların yalnız bedensel bozukluklara bağlı olduğuna ilişkin bir görüş ortaya çıktı; bu durum ruh hastalıklarının tıp kapsamına alınmasına yol açtı.

 

20. yüzyılın başlarında Alman hekim Emil Kraepelin'in ruh hastalıklarını tanımlaması ve bunların ortaya çıkışıyla ilgili bilimsel yaklaşımı psikiyatrinin gelişmesinde dönüm noktası oldu. Fransız hekim Jean Martin Charcot ve Sigmund Freud ile başlayan bilinçdışına dayalı psikanaliz, akıl hastalıklarının oluşumunda ruhsal çatışma ve çelişki kavramım ortaya çıkardı. Böylece psikiyatri yalnız fiziksel nedenlere bağlı olmayan ve ruhsal işleyişin de etkin olduğu bir bilim dalına dönüşmeye başladı. Benliğin içgözlemle incelenmesi bireye verilen önemi artırdı ve psikiyatriye daha insancıl bir yaklaşım kazandırdı. Öte yandan 20. yüzyılın başlarında Rus fizyoloji bilgini İvan Pavlov'un koşullu reflekslerle ilgili açıklamaları ve buluşları psikiyatride davranışların fizyolojik temellerine dikkati çekti ve davranışçı psikolojinin gelişmesine yol açtı.1933'te insülin koma tedavisi, 1938'de elektroşok ve 1950'lerde psikotrop ilaçların bulunmasıyla tedavi alanındaki gelişmeler hızlandı. 1930'larda, beynin ön bölümünde ki sinir liflerinin kesilmesine dayanan lobotomi ilk kez uygulanmaya başladı. Daha sonra kalıcı bozuklukların ortaya çıkmasına neden olduğundan çok ender uygulandıysa da, bu yöntem ruh hastalıklarında beynin işleyişiyle ilgili önemli araştırmaları başlattı.

 

1908'de ABD'li Clifford Beers'in öncülüğünü yaptığı “ruh sağlığı” akımı koruyucu ruh sağlığı uygulamalarını başlattı.Beers'in 1919'da Uluslararası Ruh Sağlığını Koruma Komitesi'ni kurmasından sonra 1948'de Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu oluştu. Günümüzde bu örgüt Dünya Sağlık Örgütü'yle (WHO) birlikte Birleşmiş Milletler'e bağlı olarak işlev görmektedir.

 

Günümüzde psikiyatri genellikle psikiyatrlar, psikologlar, sosyal hizmet uzmanları ve psikiyatri hemşirelerinden oluşan bir ekip tarafından uygulanır. Psikiyatrinin araştırma ve uygulama alanları dört alanda toplanabilir: Tanımlayıcı, dinamik, biyolojik ve toplumsal psikiyatri. Biyolojik psikiyatri ağırlıklı olarak beynin kimyasal ve fizyolojik işleyişi ve bu işleyişi etkileyen ilaçlarla ilgilenir. Dinamik psikiyatri ruhsal bozuklukların altında yatan zihinsel süreçleri inceler.

Bu İçeriği Paylaşın
2 Yorum
  • Çok saygı duyduğum bir alan ama, muayenehane haricinde çalışan bir psikiyatriste kendinizi tam olarak dinletebilmeniz ve anlatabilmeniz pek mümkün oluyor maalesef, çoğu bir antidepresanla başından savmaya bakıyor hastayı

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Exit mobile version