Bizim halkımız bu mesleğe ne kadar da çok önem verir değil mi? Çünkü doktorluk mesleği, ahlaklı, onurlu, itibarlı bir meslektir. Doktorlar meslekleri gereği, insan yapısını ve anatomisini çok iyi bilirler. Bilmek zorundalar. Gerçek bir doktor, tüm bu bilgisini hastalara gerçek anlamda faydalı olabilmek adına kullanır. Sürekli kendini yenilemeye çalışır ve yeni bilgilere, gelişen çağa, yeni teknolojiye ayak uydurabilmek için kendini geliştirmenin çabasını verir. Doktorların malzemesi insandır. Dolayısıyla her doktor kendini geliştirip yenilemek zorundadır. Doktorlara hata lüksü yoktur ve bu mesleğinin ona yüklemiş olduğu çok büyük bir sorumluluktur.
Doktor kelimesi Latincede öğretmen anlamına gelir.Yaklaşık bin yıl kadar önce M.S. 1000 li yıllarda ilk üniversitelerin ortaya çıkması ile birlikte akademik bir ünvan olarak öğretmenlere doktor denmiştir. Günümüzde doktor kelimesi her ne kadar tıp doktoru ile özdeşleşmiş olsa da doktora sahibi olan kişilere de doktor denilmekte ve bu kişilerin adlarından önce “Dr” kısaltması kullanılmaktadır.
Bizde hekim olarak anılan bu meslek grubunun tarihi aslında çok daha eskilere dayanır. İbni Sina modern tıbbın babası olarak bilinir ve Avrupa'da Avicenna adıyla ders kitaplarında okutulur. İslam dinine göre de tüm peygamberlerin hekimlik uygulamaları yaptığı bilinir. Özellikle Hz. Muhammed'in rahatsızlanan insanlar için Allah'tan gelen ilhamla yaptığı tedaviler ‘tıbbı nebevi’ (peygamber tıbbı) olarak bilinir ve hadis kitaplarında da önemli yer tutar. Doktor ünvanı, ilk olarak Avrupa'da ortaya çıkmış ve zamanla Amerika'ya ve diğer Avrupa sömürgelerine de yayılmıştır. Dünya üzerinde birçok ülkede daha doktor kelimesi Türkçe'de ki diziliş ve anlamıyla yazılır.
Türkiyede doktorlar 6 yıllık üniversite eğitimi görürler ve mezun olduklarında pratisyen hekim ünvanını alırlar. Reçete yazma, Aile Sağlığı Merkezleri ve Hastanelerde çalışma iznine sahip olurlar. Belirli bir alanda uzmanlaşmak isteyenler, yılda iki defa Nisan ve Eylül aylarında yapılan tıpta uzmanlık sınavına (TUS) girerler. Bu sınavı başarıyla geçen hekimler branşlarına göre 4-6 yıl arasında ihitsas eğitimi görerek uzman hekim olurlar. Ayrıca Tıp Fakültesi dışında Diş Hekimliği Fakültesi mezunları da Diş Hekimi ünvanı almaktadırlar.
Aslında Pratisyen Hekimlik, dünyada tıp disiplinleri arasında ayrı bir uzmanlık dalıdır. Pek çok ülkede tıp fakültesini bitiren hekimler, meslek örgütleri tarafından en az yarısı sahada olmak üzere eğitime tabi tutularak pratisyen hekim ünvanı alır. Türkiye'de şu an ‘’Genel Tababet’’ olarak adlandırılan pratisyen hekimlik için mezuniyet sonrası bir eğitim bulunmamaktadır. Tüm dünyada bu eğitimi alan hekimler, hastayı ilk gören ve tüm sağlık sorunlarını yakından takip eden ve ülkemizde de oturtulmaya çalışılan Aile hekimliği uygulamasının bel kemiğini oluştururlar. Böylelikle küçük sağlık sorunları için hastanın hastanelerde beklemesine gerek kalmadan sorunları kısa sürede halledilmiş olur.
Bir meslektaşım dünyanın en eski iki mesleği olan hekimlik ve hayat kadınlığını birbirine benzetmiştir, şöyle ki; Doktorlar da hastalarını kendileri seçemez, çocuklarının en iyi eğitimi almasını ister ama doktor olmasını istemez, yeterince maddi güce kavuşunca mesleği bırakmayı hayal eder ama bu mesleği bırakmak hiç de kolay değildir.
Peki biz doktorlar gerçekten de üstlerine beyaz bir önlük takıp Tanrıyı oynayan kişiler miyiz? Yoksa görünenlerin altında başka şeyler mi var? Doktorluk ; Aklımız ermeye başladığı andan itibaren idealimizdir. Liseden sonra kazandığımız bir sınav ile gerçekleşen çocukluk hayalimizdir. Gençliğin en güzel yıllarını ders çalışarak geçirmektir. Hayata, yaşayan herşeye saygı duymak ve yardımına koşmaktır. Ölümün kaçınılmazlığını herkesten iyi bilmek ama buna rağmen geciktirmek için sürekli çalışmaktır. Başkalarının bakmaya bile dayanamadığı hastalara kucak açabilmektir.
İşte size bir doktorun ağzından kendi meslekleri ve yapması gerekenler!
1. Eğer bizi çay içerken ya da sigara molasında yakalarsanız muhakkak hastalıklarınızla ilgili bir soru sorun. Bizim dünyada zevk aldığımız tek şey tıptır ve molayı sizin sorularınızı yanıtlamak için verdik.
2. Evdeki ilaçlarınız iyi gelmiyorsa hemen bizi telefonla arayın. Telefondan teşhis koymak gibi müthiş bir yeteneğimiz vardır.
3. Ayaküstü, merdiven aralığında, kapı arkasında veya asansörde karşılaştığınızda hemen oranızın buranızın ağrıdığını anlatmaya başlayın. Biz her an sizi düşünürüz ve zaten asansöre de hastalarla karşılaşabilmek için bineriz.
4. Gazetede okuduğunuz asparagas tıp haberleri hakkında doktorları her fırsatta sıkıştırınız. Çünkü gazeteciler her zaman tıp konularını doktorlardan daha iyi bilirler. Günceli takip ederler ve her yazdıkları doğrudur. Böylece doktorun bilgisizliğini ve açıklarını yüzüne vurma fırsatını yakalamış olursunuz.
5. Doktorlar sinirsiz insanlardır. Hatta insan değil robotturlar! Yorulmaz, uyumaz, tatil yapmaz ve sinirlenmezler. İstediğiniz kadar, hatta sonsuza kadar soru sorabilirsiniz. Hatta sorduğunuz soruların cevaplarını dinlemek bile zorunda değilsinizdir. Doktor önceki soruya cevap vermekteyken, yeni soru sorabilirsiniz. Doktor buna hiç alınmaz. Üstelik, doktora sorduğunuz ve cevabını aldığınız konuda doktorun dediklerini uygulamak zorunda bile değilsiniz. İyileşmediğinizde doktorun dediklerini uygulamadığınız halde doktora hesap sorma hakkınız vardır.
6. Doktorlara danışmadan kendi kendinize her türlü tedaviyi yapabilirsiniz. Hastalığınız daha da kötüye gittiğinde doktor sizi her durumda kurtarır, sorun değil…
7. İlacın acı olduğundan veya iğnenin yaktığından dolayı doktora kızmakta serbestsiniz. Çünkü sizi doktor hasta etmiştir ve ilacın tadını doktor ayarlamıştır.
8. Doktorlar tüm dünya tıbbını bilirler, cildinizdeki kasıntıyı beyin cerrahına rahatça danışabilirsiniz. Sadece karşılaşmış olmanız yeterlidir. Uzmanlık alanı diye bir kavram tamamen palavradır.
9. Doktorun evine telefon ederek, doktor evde yokken eşine hastalığınızla ilgili soru sorabilirsiniz. Mutlaka bilecektir! Doktor eşidir ya, bilir.
Sağlıklı ve mutlu günler…
Dr.Kürşat BAKLA
Kürşat Bey, biz de bazı doktorlar neden farklı muamele yapıyor diyorduk… O kadar bıkmışlar demek ki 🙂 doktor nedir? diye sorduğumuzda kendimize insan türü olduğunu unutmamak gerekiyor sanırım. Doktorluk zor bir meslek, hastanız ile empati kurmak, bol bilgi ve sempati… Tüm doktorlara Allah yardımcı olsun 🙂
Doktorluk zor bir meslek, insan odaklı ve sorunlar çok kompleks. Tecrübe çok önemli. Doktor nedir? diye sorulduğunda ilk akla gelen hastalıklarla uğraşan bir uzman gibi görünsede aslında Doktor nedir? Sorusuna cevap olarak insanlarla uğraşıp bazen hastalıklarla bile uğraşamadan sinir hastası olma tanımı da uygun. Onların da bir insan olduğu unutulmamalı.