Bu hafta (03.08.2012) vizyona girecek olan Mutluluğa Boya Beni (Le Tableau) daha önce gitmediğine garanti edebileceğim bir yere götürüyor seyirciyi. Tamamlanmamış bir tablo içindeyiz. Tablonun nüfusu üç farklı katmandan oluşmaktadır. Bunlar Tastamamlar, Yarımlar ve Eskizler’dir. Tastamamlar burjuvayı temsil ederler, Yarımlar orta tabakayı, Eskizler de alt tabakayı. Güç Tastamamlar’ın elindedir ve geriye kalan iki topluluğu hiç saymaktadırlar. Tastamamlar’dan bir genç Yarımlar’dan bir güzelle aşk yaşamaktadır. Bu durum Tastamamlar tarafından öğrenilince ortalık karışır. Genç kız ormanda kaybolur ve her üç tabakadan da birer kişi bu kızı bulmak üzere harekete geçer. Amaçları hem kızı bulmaktadır hem de ressama ulaşarak tabloyu tamamlamaya ikna etmektir.
Üç boyutlu animasyonların sektörü ele geçirdiği dönemde elle çizip iki boyutlu çalışarak harika bir işe imza atmışlar. Her yerde her zaman karşılaşılamayacak türden bir şaheser Mutluluğa Boya Beni. İçerik olarak da oldukça eleştirel bir dili var ayrıca. Ayrımcılığın her türlüsüne güzelce giydiriyor, hepimizin ortak noktasının bir olduğuna değiniyor. Azınlıkların eşitliği sağlama çabasını anlatıyor. Yediden yetmişe herkesin rahatlıkla anlayabileceği çok güzel bir sinema diliyle yapıyor bunu.
Karakterlerden Lola’ya kaynaklık eden senarist Anik Leray’ı ve yönetmen Jean-François Laguionie’yi tebrik etmek gerekiyor, sinema dünyasına böyle bir güzellik sundukları için.
sinemada farklılığa ihtiyaç duyduğumuz şu dönemde nimet gibi bir film olacak sanırım. konu son derece yaratıcı bence anlatılana göre, zaten isminin güzelliği yeterli. Yalnız filmin konusunu okuyunca hemen işim içinde Fransız parmağı olduğunu anlıyor insan.