BATMAN FİLMLERİ

Akın ÇETİN 3.5k Görüntüleme
7 Dk Okuma

     Bob Kane’in yarattığı Batman çeşitli televizyon ve animasyon işlerinden sonra ilk defa 1966 yılında filme uyarlanıyor. Komedi macera türünde çekilen film yaklaşık yüz dakikalık süresine Batman evreninin önemli karakterlerini sığdırıyor. Robin, Kedi Kadın, Joker, Penguen, Bulmacacı… Batman bu filmde yarenlerinin de yardımıyla tüm bu düşmanlarla birlikte kimi zaman eğlenceli, kimi zaman da hararetli mücadelelere girişiyor. Batman’i dönemin ünlü aktörlerinden Adam West canlandırırken, Robin’i o sırada henüz yirmi bir yaşında olan kariyerinin ilk tecrübesini yaşayan Burt Ward canlandırıyor. West çeşitli rollerle kariyerine istikrarlı bir şekilde devam ederken, Wart daha güdük kalmış bu konuda. Yıllar içinde tek tük filmler yaparak sanki bir hobiymişçesine devam ettirmiş oyunculuğunu. West ise günümüzde değin gelebilmiş ve ağırlıklı olarak seslendirmeler yaparak kariyerine devam ediyor. Sponge Bob ve Family Guy seslendirme yaptığı önemli dizilerden.

 

     1989 yılına gelindiğinde ilk önemli Batman filmi çekiliyor. Gotik eserleriyle tanınan ve tartışılmaz bir atmosfer yaratma becerisi olan Tim Burton yönetmen koltuğuna oturuyor. Kariyerinin başlarındaki bir yönetmene kısa filmlerine, fakat en çok da Beetle Juice (Beter Böcek) filmine güvenerek böyle bir projeyi emanet ediyorlar. Film seyirciden ve eleştirmenlerden olumlu görüşler alıyor ve En İyi Sanat Yönetimi dalında Oscar ödülü kazanıyor. Batman’in Michael Keaton’a, Joker’in Jack Nicholson’a emanet edildiği filmin komik ve kendini ciddiye almayan bir tavrı vardı. Joker orkestrasıyla gezip müzelere ve sanat eserlerine saldıran bir manyaktı. Batman’in de bayağılık yönünde ondan aşağı kalır yanı yoktu. Filmin tüm Batman filmleri içerisinde belki de en göze batan noktası Bruce Wayne’nin ailesini Joker’in öldürdüğünü iddia etmesiydi.

 

     Tim Burton araya en iyi filmlerinden olan Edward Scissorhands (Edward Makaseller)’i sıkıştırdıktan iki yıl sonra Batman Returns ile seriye devam ediyor. Görsel efekt ve makyaj dallarında Oscar adaylığıyla yetinen film ilki kadar ilgi ve güzel eleştiriler toplamıyor. Filmde Batman serinin en ilginç kötü karakterlerinden olan ve Danny DeVito’nun çok iyi canlandırdığı Penguen’den kurtarmaya çalışıyor Gotham’ı. Michelle Pfeiffer’in canlandırdığı Kedi Kadın da cabası.

 

     Tim Burton’ın elini eteğini çektiği seriyi Joel Schumacher devralıyor. Aslında ciddi bir yönetmen olan Schumacher bayağılık konusunda Burton ile yarışırcasına bir evren yaratıyor. Tek farkı onun karanlık dünyasını daha da renklendirmesi. Keaton’dan boşalan koltuğu Val Kilmer doldururken düşmanları Bulmacacı rolünde Jim Carrey, İki Yüz rolünde de Tommy Lee Jones vardı. Nicole Kidman ile Drew Barrymoore da filmin güzeller kontenjanını dolduran isimlerdi. Film düpedüz kötüydü. Zaten Schumacher’in seriye kattığı herhangi bir güzellik olmadı. Bulaştığı ikinci Batman filmi olan Batman ve Robin’de de aynı minvalde devam etti. Hem de bu sefer Val Kilmer’ın yerine hala günümüzde bile dünyanın en seksi erkekleri sıralamasında kendisine üst sıralarda yer bulan George Clooney’ye yer vererek. Robin rolünde ise Chris O’Donnell oynamaya devam ediyordu. Kadroya katılan güzeller ise Alicia Silverstone ile Uma Thurman’dı. Silverstone Batgirl, Thurman ise salgıladığı kokularla Batman ve Robin ikilisini birbirlerine düşürmeye çalışan Zehirli Sarmaşık rolündeydi. Batman ve Robin tüm Batman filmleri içerisinde en kötüsü olarak kabul ediliyor.

 

     Öyle bir fiyaskodan sonra uzunca bir süre kimseler Batman’a dokunmak istemedi. Ta ki Christopher Nolan el atana kadar. Nolan nitelikli sinemacı David S. Goyer’i de yanına alarak seriyi başa sarıyordu. Batman: Year One çizgiromanından esinlendikleri senaryoları ile Batman mitine en başından başlıyorlardı. Batman rolünü de o zamana kadar önemli kimi filmlerine rağmen pek de göze batmayan Christian Bale’e verip yan roller dahil tüm kadroyu önemli oyuncularla zenginleştirerek. Batman Begins (Batman Başlıyor) tüm Batman filmleri içinde fanteziden uzak, en gerçekçi olanıydı. Bruce Wayne’in anne babası katledilmiş öksüz ve yetim bir çocuktu. Ailesinin intikamını almak için çeşitli girişimlerde bulunuyordu. Yaptığı uzun yolculuklardan birinde Ra-s Al Ghul ile karşılaşıp Karanlıklar Birliği’ne katılarak bir takım uzak doğu eğitimlerinden geçiyor ve hem fiziksel hem de ruhsal olarak kendisini geliştiriyordu. Kahraman olmaya soyunmuş bir genç olarak da önemli ve arızalı düşmanlarla değil, Gotham’ın yer altı dünyasının çeteleriyle boğuşuyordu. En çok da kendi korkularıyla ve korkularını yenmeyi başarıp bunu düşmanlarının üzerine salarak.

 

     Batman Begins olumlu eleştiriler aldı ve serinin devamına umutla bakılmasına neden oldu. O zamana kadar yapılmış olan en gerçekçi ve ciddi Batman filmiydi. Nolan her seferinde çitayı yükselterek devam etti. Batman Begins’teki aksiyonel zayıflığın hırsını buradan The Dark Knight’ta çıkarmaya çalışır gibi bir hali vardı. Aksiyon sahneleri daha çok ve çekimleri daha zordu. Dövüş sahneleri genel plandan alınmış özel koreografilerdi. Batman düşman bakımında da o zamana kadarki en dişli rakibiyle karşı karşıya gelecekti. Joker Batman ne değilse tam oydu. Batman her ne yapmıyorsa Joker onu yapıyordu. Ve Joker’i altedebilmesi için de Joker gibi olması gerekiyordu Batman’in. Joker şüphesiz ki Batman’in o zamana kadar karşılaştığı en zeki ve psikopat karakterdi. Heath Ledger’ın oyunuyla da şahlanıyordu. Hatta öyle ki Batman ve Christian Bale’i bile gölgede bırakıyordu Ledger ile Joker. Bir süper kahraman filminde ilk defa karşılaşılan bir şeydi bu. İki Yüz rolündeki Aaron Eckhart’ın oyunu da güme gidiyordu böylece. Aldığı ilaçlar yüzünden genç yaşta yaşamını yitiren Heath Ledger ölümünden sonra Oscar kazanan ikinci isim olarak efsaneler arasına giriyordu.

 

     Nolan üçüncü filmden sonra Batman serisini bırakacağını açıkladı. Hal böyle olunca seriyi nasıl noktalayacağını merak ettik durduk. The Dark Knight Rises’ta savcı Harvey Dent’in ölümünün sekiz yıl sonrasına gidiyoruz. İki Yüz’ün tüm suçları Batman’in üzerine kalmış, Dent’in yasaları sayesinde şehir güvenli bir hale gelmiş, bunun üzerine Batman de elini eteğini çekmiştir. Onca yıl boyunca hamlamıştır. Bane adlı eski bir paralı asker eğitimli askerleriyle birlikte Gotham’ı tehdit etmeye başlayınca iş başa düşer. Batman tekrar ortaya çıkar. Eskisi kadar atletik değildir artık. Bane ise fiziksel olarak çok güçlüdür. Batman şimdi en fazla emek isteyen mücadelesini vermek zorundadır.

 

     The Dark Knight Rises, Batman’in The Dark Knight’ta kaybettiği itibarını geri kazandığı film oluyor. Gotham için her şeyini veriyor Batman ve Nolan seriyi güzellikle noktalıyor. Her zaman olduğu gibi ucunu açık bırakıp, seyirciyi soru işaretleriyle baş başa bırakarak. Belki birkaç yıl sonra seriye başka bir noktasından tekrar başlamak için girişimlerde bulunur.

Bu İçeriği Paylaşın
Yorum bırakın

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Exit mobile version