TÜRK TARİHİNDE MUSİKİ VE ÇALGILAR

Suat DUMAN 3.7k Görüntüleme
4 Dk Okuma

     Çin Seddi’nden başlayıpta Macar ovalarına kadar uzanan bir kültürün habercisidir Türkler. Gittikleri yerlere sadece medeniyet götürmekle kalmamış aynı zaman da kültürlerini de bırakmıştır.

      Asya steplerinden başlayıp Avrupa’nın bağrına uzanan bir kültürden bahsediyoruz elbette ki. Türkler kültürel anlamda çok ilerlemiştir. Bunu Göktürk yazıtlarına bakarak anlayabiliriz. Bu kültürün içerisinde barınan muzik anlayışı ise çok farklı kavramları hayatımıza yerleştirmiştir. Halk kültürü adı altında da anılır. Saza ve söze değer veren bir millet olan Türklerde özellikle aşıklık geleneği binlerce yıldır süre gelmekle beraber bugün hala devam etmektedir. 

      Halkın duygularını düşüncelerini ifade etme sorumluluğunda olan bu kişiler yazdıkları sözler ile adeta binlerce yıl öncesine alıp götürdüğü gibi yüzlerce yıl ilerisini görmemize de vesile olmuştur.

      Türk toplumu musiki anlamda gelişmiştir dedik. Tabii ki bu gelenekte sözleri destekleyen enstürmanlara da ihtiyaç duyulmuştur. Bu sebeple de Türk musikisine eşlik eden çeşitli enstürmanların varlığı bilinir.

      Bunların en başında kopuz gelmektedir. Kopuz Ön Türkler tarafından kullanılıyordu. Zaman içerisinde kopuz yerini Saz ve Bağlama’ya bıraktı. Öyle ki ozanlar deyişlerini kopuz, saz ve bağlama eşliğinde söyledi. Bu çalgılar lügatımıza telli çalgılar olarak girdi. Sadece bununla sınırlı değildi aslında Türk Musiki’sindeki enstürmanlar. Üflemeli ve vurmalı çalgılarda yoğun olarak kullanılıyordu.

      Üflemeli ve vurmalı çalgılar bugün hala Anadolu’nun çoğu şehir ve kasabalarında düğünlerin, eğlencelerin vazgeçilmezidir. Davul zurna, tef, kudüm, kaval gibi muzik aletleri sanatçısının elinde insanı derin düşüncelere götürmektedir. 

      Türk toplumu bu gibi enstürmanlardan en çok saz ve bağlamayı elinde bulundurur. Aslında toplumun özel bir ilgisi vardır bu çalgılara karşı. Türkiye’de bölgelere göre çalgılar üzerinde bir kıyaslama yaparsak saz hemen hemen her bölgede yaygın olarak kullanıldığını çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Batı illerin de üflemeli çalgılardan sipsi yoğun kullanılırken Anadolu’da yerini zurnaya bırakır. Yine Selçuklular ile orta Asya’dan Anadolu’ya gelen davul yaygın olarak kullanılan bir başka muzik aletidir. 

      Bugün Türk toplumunun genelini oluşturan çok büyük bir zümrede, bu çalgıların hepsi yörelere göre yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Türk Musiki Kültürü’nün başlangıcını oluşturan bu çalgıların geneli ne yazık ki bugün yeteri kadar değere sahip değildir.
 
      Batı müziğinin etkisini şiddetle hissettiğimiz şu günlerde neredeyse aşıklık geleneğinin de tükenmiş olması kültürümüz adına bir tehdittir. Bugün sanatçı olarak kendini yorumlayanların bir çoğunun batı kültürünün etkisi altında kalması, aslında bizler ve bizden sonraki nesil için büyük tehlikedir. Bu tehlike teknoloji çağında kötü örnekler oluşturur. 

      Bunların önüne geçilebilmesi için özellikle devlet televizyonları haricindeki özel kanallarda yayınlar yapılmalı, radyo ve internet aracılığı ile bu kültürün yeniden canlandırılmasına ve daha da gelişmesine katkı sağlanmalıdır.

      Hatta bu konu direkt olarak devlet politikası olmalıdır. Çünkü devlet sadece yasama ile işlerini yürütmekle kalmayıp aynı zaman da toplumun genelini ilgilendiren kültürel bir konuda da daha duyarlı ve öğretici bir konumda olması gerekliliğindedir.

      Her birinin sesi insanın kulağına ayrı bir güzellikte gelir. İster sazı dinleyin ister zurnayı, duyduğunuz tek şey kültürün yansıması olacaktır.

Bu İçeriği Paylaşın
1 Yorum

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Exit mobile version