Edirne, Osmanlı Devleti döneminde başkent olarak ne kadar önemli bir kent olduğunu kanıtlamış olsa da, aslında ilk olarak Osmanlı Devleti döneminde değil, bütün antik çağlarda da göç yolları üzerinde bulunduğundan önemini korumuş, bu gün de bu önemi yitirmemiş olan güzide bir kentimizdir.
Edirne Müzesi, ilk olarak 1925 yılında, Selimiye Külliyesinde, bir nevi depo olarak hizmet vermeye başlamıştır. Daha sonra bu depo, 1935 yılında Dar’ül Kur Medresesi’ne taşınarak ziyarete açılmıştır. Ancak yukarıda da anlattığımız gibi, Edirne’nin kendisini özel kılan coğrafi konumu nedeniyle, bütün kültürlerin geçiş yolu üzerinden olması dolayısıyla bu şehirde bulunan eserlerin çok oluşu, bahsi geçen bu müzenin yeterli olmamasına neden oldu. Dolayısıyla 1966 yılında yeni bir müze binası yaptırıldı.
1971 yılında yapımı tamamlanan bu müzeye, Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi adı verildi. Eski müze binası olan Dar’ül-kur ise Türk İslam Eserleri Müzesi’ne dönüştürülmüştür. Her iki müze de, Anadolu topraklarında yaşamış olan atalarımızın yaşamlarına ışık tuttuğu için oldukça önemlidir.
Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi içerisinde şu bölümler yer almaktadır;
Halı ve Kilimler:
Bu bölümde, mahalli ve Anadolu’ya ait bazı kilimler sergilenmektedir. Edirne çevresinden Şarköy kilimi, Anadolu tarafından ise Yörük ve Türkmen kilimleri bu bölümde yer alan nadide eserlerdendir. Bunun yanında Gördes ve Bergama halıları ile birlikte bazı yörelerin heybeleri de ziyaretçiler için eşsiz bir görsel şölen sunmaktadır.
Etnografik Eserler
Yerli ve Yabancı el sanatlarının belli başlı eserleri bu salonda sergiye açılmış durumdadır. Çorap, eldiven, peşkir havlu gibi örmeler, anadoludan gelen yemeniler ve örtüler ile kadın ve erkek giyimlerinden örnekler bu kısımda sergilenmektedir.
Ayrıca bu bölümün içerisinde, dikiş kutuları ve kaşık örnekleri ile ayrı bir köşe daha yapılmıştır.
Arkeolojik Eserler:
Bu bölüm hazırlanırken kronolojik sıra esas alınmıştır. Bu bağlamda ilk önce Prehistorik çağ yani, tarih öncesi çağlara ait Anadolu topraklarında yaşamış insanların imal ettiği taş eserler ve seramik kap parçaları ile tunçtan yapılmış fibula dediğimiz bugünkü çengelli iğneye benzer bir tutturma araçların sergilendiği köşeyi “Klasik Çağ” köşesi takip eder. Klasik çağ dönemi heykelleri müzenin en nadide parçalarıdır. Daha sonra sırası ile Roma ve Bizans devri ile daha sonra da İslam devri eserlerinin köşeleri yer almaktadır.
Roma devrine ait bir tümülüsten çıkarılan buluntular, ayrı bir köşede sergilenmektedir. Bunun yanında Yunan-Roma-Bizans ve İslami devirlerden kalmış olan altın, gümüş ve bakır sikkeler de salonun nadide parçalarındandır.
Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesine Nasıl Gidilir?
Edirne’de oldukça kolay ulaşabilir bir yerde olan müze, Selimiye Camii’nin hemen yakınlarında konumlandırılmıştır. Pazar günleri hariç haftanın her gününde sabah 8’den akşam 5’e kadar ziyarete açık olan müze, vakur bir duruşla eskiye merakı olan ziyaretçilerini beklemektedir.