Ankara ve Türkiye’nin en önemli müzelerinden birisi olan Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin şu an hizmet vermekte olduğu binanın asıl adı, Mahmut Paşa Bedesteni’dir. İsmini, Fatih Sultan Mehmet’in padişahlı sırasında bir dönem sadrazamlık yapan Mahmut Paşa’dan almıştır. 1451-1471 yılların yapımı tamamlanan Bedesten’de ilk olarak dikkat çeken şey, 10 adet büyük kubbeli salonu olmasıdır. Bu salonun etrafını ise dükkanlar çevirmektedir. Ayrıca hemen yan tarafında da yine Bedesten ile aynı zamanda yapılmış olan Kurşunlu Han bulunur.
Yukarıda anlattığımız binada, ilk olarak 1921 yılında Hitit öncesi ve Hitit dönemi sırasında yapılmış olan eserlerin toplanıp teşhire açılması ile müze olarak kullanılmaya başlanmıştır. İlk olarak Hitit Müzesi adını alan müze, daha sonra Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi ismini alarak 1967 yılında yeniden sergiye açılmıştır.
Kurşunlu Han’ın bir bölümü ile Bedesten’in bir bölümü Ankara çevresinden ve tüm Türkiye’den getirilen sanat eserleri ile odludur. Müzenin depoları ise alt katlarda bulunurken, 2. Katında restorasyon ve konservasyon işlemleri yapılabilen laboratuvar, depolar ve atölyeler ile, 3. Katta ise müzeye ait idare binaları ile güzel bir kütüphane bulunmaktadır.
Asıl sanat eserlerinin teşhir edildiği bölüm ise 2’ye ayrılır. Büyük bir kubbe ile örtülü salonda taş eserler teşhir edilirken, bu büyük salonun etrafındaki yan salonlarda da küçük buluntular sergilenmektedir.
Orta Salondaki taş eserlerin büyük bir çoğunluğu, Alacahöyük, Aslantepe, Sakcagözü, Karkamış gibi Hitit merkezlerinden toplanılarak getirilmiştir. Ayrıca Ankara ilinde yapılmış olan kabartmalar da bu bölümün en dikkat çekici eserlerindendir.
Orta salonu çevreleyen yan salonlarda da kronolojik bir biçimde sergileme yapılmaktadır;
Paleolitik Çağ
Tarih öncesi çağlardan biri olan ve insanların henüz kent veya köy kuramadığı; daha çok mağaralarda yaşamını idame ettirmeye çalıştığı bu dönemde yaşamış olan insanların elinden çıkmış olan kalıntılara, Ankara, Maraş, Isparta, Antalya gibi kentlerin yanı sıra Türkiye’nin tüm kıyı şeritleri ile herhangi bir nehir yatağının yanında ulaşılabilmektedir. Şu ana kadar bilinen en önemli merkezlerinden birisi de Antalya’da bulunan Karain Mağarasıdır.
Müzenin bu bölümünde de yukarıda bahsi geçen merkezlerden toplanarak getirilen; kemik, seramik ve fosil eserler sergilenmektedir.
Neolitik Çağ
Paleolitik Çağdan sonra gelen bu çağda insanlar mağaralardan çıkarak köyler kurmaya ve barınak inşa etmeye başlamışlardır. Kelime anlamı olarak “Yeni Taş Çağı” anlamına gelen bu dönemde oldukça önemli gelişmeler olmuştur. Çağın en önemli merkezleri ise Çatalhöyük ile Hacılar’dır.
Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde bulunan bir odada Çatal Höyük’ün bir modeli yapılmıştır. Modelin etrafında bulunan vitrinlerde ise hem Çatal Höyük’ten hem de Hacılar’dan getirilen eserler sergilenmektedir. Bunların arasında Ana Tanrıça figürleri en dikkat çeken eserlerin başında gelmektedir.
Bunun dışında Obsidyen ve çakmaktaşından imal edilmiş aletler ile tek renkli ve kaba olarak tanımlanan pişmiş topraktan çanak ve çömlekler, damga, mühür ve süs eşyaları da bu bölümün önemli eserlerindendir.
Kalkolitik Çağ
Bu çağda önemli olan etken, madenin kullanılmaya başlamış olmasıdır. Anadolu’da bulunan hemen hemen bütün yerleşim yerlerinde bu döneme ait kalıntılara rastlamak mümkündür. Bu çağın en önemli merkezleri; Hacılar, Can Hasan, Alişar, Alacahöyük gibi yerleşim yerleridir.
Müzenin bu bölümünde yukarıda adı geçen höyüklerde yapılan kazılardan elde edilen eserler teşhir edilmektedir.
Eski Tunç Çağı
Belirli madenlerin belirli bir oranda karıştırılması ile oluşan bakır alaşımının kullanılmasıyla başlayan bu çağda, çok sayıda maden eser yapılmaya başlanmıştır.
Bu çağın en önemli buluntuları, Alacahöyük ile Horoztepe’de bulunan kral mezarlarıdır. Bu yapılar mimarlık tarihi açısından her ne kadar basit bir görüntü gösterse de, ölülerin yanına konulan mezar hediyelerinin şaşası büyük bir güzellik gösterir. Bu hediyelerin arasında Ana Tanrıça heykelcikleri ile, güneş kursları, boğa ve geyik heykelleri, altın, gümüş ve bakırdan imal edilen kap kacaklar ile ziynet eşyaları bulunur. Müzenin bu bölümünde de bu kıymetli eserler sergilenmektedir.
Asur Ticaret Kolonileri Çağı
Yukarıda anlattığımız eserleri üretebilecek kadar zengin olan Anadolu’nun Mezopotamya halkları ile ilişkiye girmesi bu dönemde ticaret yolu ile olmuştur. Bu etkileşim sonucunda, Anadolu yazının bulunması ile tarih öncesi çağlardan çıkarak tarih çağlarına girmiştir.
Tüccarların kurdukları, alışveriş yapıp yaşadıkları yerlere karum denmekteydi. Anadolu topraklarında şuan bilinen dokuz karum mevcuttur. Ancak bunların en büyüğü ve hepsinin idaresinin yapıldığı başkarum, Kayseri Kültepe’deki Kaniş’tir.
Müzenin bu bölümünde bu devire ait eserler teşhir edilmektedir.
Hitit ve Geç Hitit Çağı
Asurlu tüccarların hakimiyetinden sonra Hititler daha doğru bir tabir ile Hattiler Anadolu’da büyük bir egemenlik kurarlar. Şehir devletleri bu dönemde birleşerek siyasi bir birlik meydana getirilir. İ.Ö. 17. Yüzyıldan başlayıp, İ.Ö. 7. Yüzyıla kadar giden bu döneme Eski Hitit Çağı adı verilir. Bu tarihin sonunda tahrip edilen Hitit Kentleri’nden sonra; Geç Hitit Çağı adı verilen, Hitit döneminden kalma birkaç şehrin hayatını sürdürmeye çalıştığı döneme girilir.
Müzenin bu bölümünde özellikle Boğazköy, Alacahöyük gibi kazıların yanı sıra diğer Hitit merkezlerinden getirilen buluntular sergilenmektedir. Ancak Hititler daha çok açık hava tapınağında tapınma işlemi yaptıklarından, Hitit dönemi ile ilgilenenlerin mutlaka ve mutlaka Boğazköy’e giderek, yazılı kaya anıtını görmeleri gerekmektedir. Hititler fethettikleri her yerin tanrılarını da benimsediğinden dinlerinde çok fazla tanrı olmuş, bu yüzden de dinlerine “Bin Tanrılı Din” adı verilmiştir.
Frig Çağı
Anadolu’da yaşanan Hitit hakimiyetinden sonra Frigler sahneye geçer. Müze’nin bu bölümünde Frigya’nın baş kenti olan Gordion başta olmak üzere diğer Frig merkezlerinden getirilen eserler sergilenmektedir.
Urartu Çağı
Urartu Devleti, 1. Bin Yılın ilk çeyreğinde kurulmuş olan güçlü bir devlettir. Özellikle taş işçiliğinde gösterdikleri büyük ustalık ile Urartu halkı, mezarlarını da ev şeklinde yapmışlardır. Maden işçiliğinde de son derece ileri olan bu halk, altın, gümüş, bakır ve fildişi işçiliğinde de harika eserler vermişlerdir. Hatta bu dönemde madenden yapılmış olan Rython, yani hayvan şeklindeki kaplar ile, Antropomorfik kaplar, yani insan şeklindeki kaplar oldukça moda olmuş, Yunanistan, İtalya ve Frigya gibi devletler de bu kapları Urartu Devleti’nden ithal etmiştir.
Çivi ve Urartu yazısını kullanan Urartu Devleti, uzun zamandır uğraştığı İskit-Med talanlarına İ.Ö. 600 yıllarına gelindiğinde daha fazla dayanamamış ve yıkılmıştır. Müzenin bu bölümünde de çeşitli Urartu merkezlerinden elde edilen eserler sergilenmektedir.
Sikkeler ve Altın Süs Eşyaları
Yukarıdaki salonların yanı sıra arta kalan vitrinlerde, İslami dönemlerden önceki ve İslami dönemlerde altın, gümüş, elektron ve bakırdan basılmış olan sikkeler ile birlikte bir çok devirden altın süs eşyaları sergilenmektedir.
Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne Nasıl Gidilir?
Ankara ilinin Ulus semtinde bulunan müzeye ulaşım oldukça basittir. Ulus heykeli ile Ankara Kalesi arasında bulunan müze, Kültür ve Turizm Bakanlığı Ek Hizmet Binasının hemen yanındaki sokakta bulunmaktadır. Şehir içinden kalkan otobüs ve minibüsler ile müzeye ulaşmak mümkündür.
Müze haftanın her günü 08:30 ile 17:30 saatleri arasında teşhire açıktır. Müzeye giriş ücreti 30 TL olup, öğrenciler ise 15 TL karşılığı bu güzel müzeyi gezebilirler.