“N’apsın çocuk ekmek parası kazanacak, zıkkımın kökünü yiyecek değil ya!..” cümlesi kitaba bu ismi vermiş olsa gerek. Muzaffer İzgü’nün hayat hikâyesini anlattığı bu romanı okumaya başladığımda ekmek parası kazanmak için verilen mücadelenin ve yoksulluğun sınırlarını ölçerken buldum kendimi. Ve şaşırdım sonra bu yoksulluk romanında gülümsediğimi fark ettiğim için. Pollyanna’nın Türk romanlarındaki karşılığı Muzo olsa gerek çünkü bütün bu yokluklar içinde dahi mutluluktan söz edebiliyor. Adana’da dünyaya gelen İzgü, yöresel söyleyişlere yer vererek romana samimiyet katmış ve onu okurken bir film gibi gözümüzde canlanmasını sağlamış. Belki de bu yüzden Memduh Ün ile Macit Koper tarafından senaryolaştırılarak sinemaya uyarlanmış. Hindistan Udaipur Fil Festivali’nde Altın Fil Ödülü, Tokyo Film Festivali’nde Asya’nın En İyileri, İspanya’da En İyi Yönetmen ödüllerine layık görülürken; Adana Altın Koza’da beş ödül, Kültür Bakanlığı Ödülü, Paris’te de Cine Junior en büyük ödülünü almış. Kitabı bütünüyle filmde görmek mümkün değil o nedenle kitabı okuyanlar filmi izledikten sonra aynı etkiyi alamamış olabilir fakat yine de bir başyapıt.
Yoksulluk yüzünden daha küçücük yaşlarda çalışmaya başlayan Muzo’nun iş deneyimleri saymakla bitmez: Su, darı, gazoz satıcılığı, çaycılık, garsonluk, bulaşıkçılık, muavinlik… Babası da zaten hep farklı işlerde tutunmaya çalışmış. Kendi çapında bir mucit olan bu adamın o yoklukta ürettiği çareler ise takdire şayan:
“Sobamız mı diyeyim, mangalımız mı diyeyim, o da başka bir büyük buluştu… Hem de babamın en son buluşlarından. Önce bir gaz tenekesi alır, pencere meraklısı olduğu için bu tenekenin altından, bıçakla çekiçle çok güzel bir pencere açar; ‘Kapağı bu’ derdi. Sonra, tenekenin tam ortasında teller sokar, bu telleri tenekenin öteki ucundan çıkarırdı. Sıvamak zaten babamda büyük bir merak ve büyük bir istek… Hemen bahçenin bir köşesini kazar, birkaç dakika içerisinde çamurunu hazırlar, tenekenin içini dışını bir güzel sıvardı. Yalnız orta yerinden küçücük bir delik, üst tarafından da şöyle bir kalıp kömür alacak denli boş yer bırakırdı.”
Roman boyunca hep bir umudu var ailenin. Muzo’nun en büyük hayali de okuyup büyük adam olmak. Okumak o kadar önemli ki yazları okul masraflarını çıkarabilmek için çalışmış hep. Okul onun tercihlerinin başında gelmiş. Belki annesi ve babasının beklediği gibi bir doktor olmamış ama bugün Türk Edebiyatı’nda bize birçok roman, hikaye ve oyun kazandıran bir usta olmuş.
Yayınevi |
Boyut |
Sayfa Sayısı |
Fiyatı |
Bilgi Yayınevi |
11×19 |
295 |
14,00 |