Türkler medeniyetleri tarih kadar eski olan bir millet. Destanlar devrinde dahi onların maden işlediği, çelikten kılıç ve kargı yaptıkları altını ve bakırı işledikleri, dünya tarihçilerinin ittifakla kabul ettikleri bir gerçektir. Türk’ü atsız kılıçsız, yaysız ve oksuz düşünmek mümkün değil. Bu sebepledir ki kılıç, kılıcın yapıldığı demir bu işi yapan demirci halkın gözünde üstün bir değer kazanmış.
Türkler tarih boyunca çeşitli meslek gruplarında çalışmıştır. Bunlardan bir tanesi de bıçakçılıktır. Bıçak sözü Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lügatit Türk’ünde Bıçak sözü biçek şeklinde geçmiş bunun yanında, biçeklemek, bıçaklamak, bıçakla vurmak, bıçak sahibi olmak gibi fiillerde geçmektedir. Bıçakçılık mesleğini konu ettiğimiz ülkemizde önceki asırlarda demir işlemeciliğine bağlı olarak bıçakçı, kilitçi, kılıççı, mismar, tenürcü ve tüfenkçi gibi çeşitli meslekler varmış. Şimdi bunlardan bıçakçılık ve demircilik sanatı hayatiyetini sürdürmeye çalışıyor. 2. Mahmut döneminde tutulan Şeriye sicillerinde yer alan bilgilere göre geçmişin gözde kılıçları bugün Sivas’ta bulunan Subaşı Hanı’nın kuzey kapısının karşısına düşen yerdeki ‘Kılıççılar Çarşısı’nda yapılıyormuş.
Zamanla Kılıç’ın yerini güçlü silahlar alınca ustalar da çakı bıçak yapımına önem vermişler. Tahminen 1890 yıllarında Sivas’a gelen gezgin Mital Kunette yazdığı seyahatnamesinde bu bıçak ve kılıçlara örnek vermiş, düşüncelerinde ise ‘bu şehirde bıçakçılık çok ünlüdür, Sivaslı bıçakçılar ev ve cep bıçaklarının yanında cerrahi neşterler bile üretebilmektedir’ demiştir.
Halk nezdinde en iyi kılıç ve bıçaklar Hintlilere ait olarak bilinmekte bunu da Suriye bıçakları izlemektedir. Sivas bıçakları ise genel anlamda pahalılık ve yaygınlık bakımından ön sıralarda yer almaktadır. Türkiye’nin hemen hemen her yerinde yapılan bıçakçılık, silah imalatından bıçak imalatına geçiş yapılan bir döneme rastlamaktadır ve 100–150 yıllık bir geçmişi vardır. Bıçakçılığın silah ve kılıççılığın bir devamı olduğunu dikkate alırsan bu binlerce yıllık geçmişi olan bir sanata götürür bizi.
Bıçakçılık mesleği 1950’li yıllardan sonra büyük bir gelişme göstermiş. İnsan gücü ile çalışan aletlerin yerini elektrikli aletlerin alması üretimi artırmış. Ürün ise daha kısa zaman da üretilir olmuş. Bıçak yapımı bu şekilde kolaylaşınca sanata olan ilgi daha da artmış, ve bu sanat bir çok kişinin geçim kaynağını halini almıştır.
Günümüzde çelik eskiden olduğu gibi dövüle dövüle inceltilmeye gerek duyulmadan hazır halde gelmekte. Tahta saplar bıçağa takılmak üzere hazır halde temin edilmiş olarak bekliyor. Çark ise elle değil motor gücü ile çevrilmekte. Hemen hemen tüm parçaları hazır halde gelmesine rağmen ustalar, sanatlarını bu hazır ürünlerde göstermeye devam ediyor. Sap olarak adlandırılan kısım, bıçağın elle tutularak kullanıldığı bölümdür. Günümüzde hala bir çok malzemenin saf olarak bıçaklarda kullanıldığı görülüyor. Bu malzemeler arasında boynuz, tahta ve fiber gösterilebilir. Nadiren de olsa demir ve deri gibi malzemeler bıçaklarda sap olarak kullanılabilir. Yörelere göre bu malzemeler çeşitlilik göstermek ile beraber genellikle kullanılır. Sivas’ta boynoz yaygın bir şekilde kullanılır. Hatta temel malzemesidir. Boynozun hem ucuz hem kolay temin edilebilir olması aynı zamanda istenilen şekle kolayca getirilebilir olması tercih sebebidir.
Bıçaklarda genellikle sığır, manda ve keçi boynozları kullanılır. Boynozun rahat bir şekilde kullanılması için düz yada düze yakın olması şarttır. Bu sebeple de ocakalarda kor ateş üzerinde çeşitli işlemlere tabii tutulur.
Tahta sap ise genellikle sabit ağızlı bıçaklarda kullanılıyor. Gürgen başta olmak üzere değişik ağaç çeşitlerinden elde ediliyor. Günümüzde bıçakçılar sapları ham ağaçtan elde etmek yerine kesilmiş ve hazır olarak alıyor.
Bıçakçılık henüz ülkemiz dışına çıkabilmiş bir meslek değil. Yurt dışında seri üretimler sonucunda ortaya çıkan ürünlerin pazarlaması daha kolay oluyor. Bu sebeple de ülkemizde yapılan bıçakların genel olarak pazarı ise yine Türkiye oluyor. Bıçakçılık mesleği halk tarafından oldukça benimsenmiştir. Bu işi yapan ustalar geçmişten günümüze kadar hep el üzerinde tutulmuştur. Bugün teknoloji nedeniyle kılıçlar yapılmıyor ama gerek ev ihtiyaçlarının giderilmesinde gerekse de kişisel kullanımlar için oldukça güzel bıçaklar yapan ustaların sayısı az da olsa var. Süs eşyası olarakta yayın bir şekilde kullanıma sunulan bıçaklar eski işlevlerinden uzak olsa da yine de uzun süre yaşatılacak, yaşatılması gereken bir sanatın ürünleridir.