EĞİTİM KONUSU BİLGİ HAMMALLIĞI OLMASIN

Gündem Türkiye 3.1k Görüntüleme
3 Dk Okuma

     Toplumun gerek duyduğu kalifiyeli insanın ve insan gücünün sağlanması sadece rayında yürüyen bir eğitim, öğretim sistemi ile var olabilmektedir. Nasıl her insanın, her toplumun coğrafi kültürü, adetleri, gelenekleri var ise eğitiminde bu özellikleri vardır. 
     

     Geleneklerinden, topluma uygunluğundan yoksun olan bir eğitim sisteminden söz edilemez. Böyle bir eğitim sistemi de tutarsızlıklar ve amaçsızlıklarla dolu olur. Eğitimin başarısı, örgütsel oluşumundan hareketle, bireyin ilgi alanı ve ihtiyaçlarına karşılık verecek şekle senkronize edilmesinden geçer. Verilen eğitimin ne denli bir eğitim olduğunun seviyesi, tamamen o sisteme bağlıdır. Hayatta olan bu sistemin ciddi sıkıntıları yok edildikçe, global ve toplumsal ilerlemelere göre güncellendikçe eğitimin seviyesinin yükseldiği görülür. Türkiye’de akademik açıdan eğitim konulu yazılmış sayılamayacak kadar tez varken, bu tezlerin eğitim ve sisteme değil sadece unvanlarına katkı sağladığını görüyoruz. Yazılma amacından sapmış tez yazımlarının topluma hiçbir faydasının olmaması, toplumdaki doktora tezlerini yazan unvan sahibi insanlarından bir faydasının olmadığını açıkça ortaya koyar.

 

     Eğitim uygarlaşmanın beşiğini oluşturuyorsa, eğitim biçimi çağdaşlaşmayı basamak olacak, bir adım ileriye götürecek insanı yetiştirmekten aciz ise bunca paranın boş yere harcanması da kaçınılmazdır. Eğitimde kalitenin yerine, diploma çoğunluğuna önem vermek bu eğitim sistemini çürümüş mamuller yetiştiren bir tarladan başka bir şey yapmaz.


     Eğitmenlerin, konusunda, branşında uzman, global dünyanın güncel gelişmelerini takip eden genel kültürü ve iyi seviyede öğretici olması gerekmektedir. Bir eğitim fakültesinden eğitim görmemiş birinin yıllarca çocukları eğittiğine şahit olduk, oluyoruz. Hatta bundan 20-30 yıl öncesinde hiçbir eğitim almadan öğretmen sıfatında olan insanların günümüzde bile öğretmenlik yaptığını görüyoruz. Bir Arapça öğretmeninin, İngilizce derslerine girmesi de bizim eğitim sistemimizde olağan bir durum. Diğer yandan da eğitim fakültesi mezunu olan öğretmenlerin bile meslek için vasatın üstüne çıkamadıkları gözlenmiştir. İşler böyle iken bu eğitim siteminden bırakın verimi, herhangi bir getiri de sağlanmaz, sağlanamaz. Öğretmenin önce kendine sonra topluma faydası olacak ki insan yetiştirebilsin. Yüzyılın gerekliliklerine ayak uyduramayan, kendini yetiştiremeyen, eğitimini aldığı yıllarda kalmış bir eğitmenden de insan eğitmesini beklemek komik olur. Herhangi bir köy okuluyla bir merkezi şehir okulunun arasında dağlar kadar fark vardır.

      Hatta bir köy öğretmeni tüm mesaisini, sosyalliğini okul için harcasa da okulun hizmetlisiyle yakın maaşı alır. Elbette böyle bir adaletsizliğe karşı, öğretmeninde yaşama koşulları düşer ve niteliğini artırması beklenemez. Öğretmenlerin yanı sıra aynı şekilde köy, kasaba okulu ile şehir okulu arasındaki farklardan bir diğeri de araç, gereç ve imkânlardır. Şehir okulundaki teknolojik eğitim gereçleri bulunurken, bir köy okulundaki öğrencinin ve öğretmenin bunlara sahip olamaması eğitimin kalitesini yerler bir eder. Devlet okullarındaki hiyerarşik düzen, köy okulunda eğitim alan bir öğrenciyle, şehirde eğitim gören bir öğrencinin arasındaki bu adaletsizliğe son vermek eğitim kurumlarının temel görevi olmalıdır.

Bu İçeriği Paylaşın
1 Yorum
  • Edebiyat mezunuyum, ama okulda girdiğim ilk ders Din Kültürüydü:)) Çocuklar bana gelip hocam sahurda tam ezan okunduğu anda su içsek olur mu gibi sorular soruyordu. Hatta bazıları yolda beni görünce "dinci geliyo oğlum" diyorlardı. Evet o dinci benim:))))

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Exit mobile version