Sosyal psikoloji, sosyal etkinin bilimsel bir yöntemle incelenmesi olarak da tanımlanabilir. Sosyal etkiyi en iyi biçimde anlayabilmek için insanların davranışlarının temeline inmek gerekir. Sosyal etkiyi anlamamızın ne gibi bir katkısı olduğunu düşünebilirsiniz. Bir davranışın nedeni, doğruluk isteği veya insanın kendi öz saygısını artırma isteği olmuş bunların bize ne gibi bir katkısı olabilir diye sorabilirsiniz.
Bu soruları birkaç şekilde cevaplamak mümkündür. En temel yanıt aynı zamanda en basit olanıdır. İnsanoğlu meraklı bir canlıdır. İnsanların bu sosyal davranışları, sosyal psikologlarda çok fazla merak uyandırır. Bu sebepten dolayı sosyal psikologlar bu davranışların nedenini olabildiğince derinine inerek tam olarak anlamak isterler. Bir anlamda söylemek gerekirse aslında her insan bir sosyal psikologdur. Her insan sosyal bir çevrede yaşar ve başkaları tarafından nasıl etkilendiğini, onları nasıl etkilediğini, neden bazı insanlara aşık olurken diğerlerinden hoşlanmadığını, bazılarına da kayıtsız kaldığını merak eder.
Çoğu psikolog insan davranışlarının nedenlerini faklı bir amaç ile inceler. Örneğin bu amaçlardan biri sosyal problemlerin çözümüne katkıda bulunmak gibi. Yeni bilimin daha ilk günlerinden itibaren sosyal psikologlar şiddet ve ön yargıyı azaltmak, yardımseverlik ve hoşgörüyü artırmak gibi sosyal sorunları derinlemesine incelemişlerdir. Çağdaş psikologlarda bu geleneği sürdürmüş ve insanları su ve enerji gibi doğal kaynakların bilinçli tüketimi, AİDS’in yayılmasını önlemek gibi cinsel konularda eğitmek, televizyondaki şiddet içerikli programlar ve bunları izleyenler üzerindeki şiddet eğilimi arasındaki ilişkiyi anlamak, uluslararası anlaşmazlıkları azaltmak ve etkin uzlaşma stratejileri geliştirmek, ırksal ön yargıyı azaltmanın yollarını bulmak gibi yeni konuları kapsayacak şekilde genişletmişlerdir.
Karmaşık ve sosyal davranışları anlama ve açıklama yeteneği beraberinde bunları değiştirmek gibi zor bir engeli de ortaya çıkarmıştır. Örneğin hükümet sigarayı bırakmak ile ilgili insanları korkutarak sigarasız bir yaşama kavuşmaları yönünde girişimleri olmuştur. Bu yaklaşım aynı zamanda sağduyuya uygun görünüyordu. İnsanları normalde yapmadıkları bir şeye yöneltmek istiyorsanız onların gözünü korkutmayı deneyebilirsiniz.
Bu fikir size belki pek de mantıklı gelmeyebilir. Öte yandan yıllarca sürdürülen sistematik araştırmalar neticesinde sosyal psikologlar sigara söz konusu olduğunda korku yaratmanın çoğu insanda hemen hemen hiçbir çağrışım uyandırmadığını fark etmişlerdir. İnsanlar korkutucu mesajlar yoluyla akılcı sorun çözme davranışlara yönelmek yerine genellikle bu korkuyu umursamama yoluyla azaltmayı tercih etmişlerdir. Örneğin, sigara içmeyen de ölüyor ben içmesem de yine öleceğim diyerek içmeye devam etmek gibi.
Bu umursamama sürecinin doğru olma isteğinden değil daha çok kişinin öz saygısını koruma gereksiniminden ortaya çıktığını söyleyebiliriz.