Uzun bir süre uyuşma yanlılığının evrensel olduğu tüm bilim çevrelerinde kabul görüyordu. Dünyanın her yerinde insanların yükleme yaparken bu bilişsel kısa yolu kullandıkları düşünülüyordu. Buna karşın her geçen gün sosyal psikologlar, kültürün sosyal davranışların çeşitli yönlerine etkileri üzerine daha da yoğunlaşmışlardır. Sosyal psikoloji bireyin durumdan nasıl etkilendiğini inceler dediğimiz zaman, kültürü de daha kapsamlı ve üst düzey bir durum değişkeni olarak kabul edebiliriz.
Bir kültürün içinde doğarız ve büyürken kuralları, normları ve kültürümüzü tanımlayan gerçekliği etiketlemeyi öğreniriz. Kısaca özetlemek gerekirse, kültür gündelik yaşamımızı etkileyen en büyük faktörlerden birisidir. Son on yıl içerisinde sosyal psikologlar uyuşma yanlılığı üzerine kültürler arası çalışmalar yürütmüşlerdir. Bazı sorulara cevap aramışlardır. Dünyanın her yerinde kültür uyuşmazlığı görülüyor mu? Yoksa uyuşma yanlılığının temel nedeni kültür, özellikle batı kültürü müydü?
Yukarıda bahsettiğimiz açıklamayı bir örnekle destekleyelim. Kuzey Amerika ve diğer bazı Batı kültürlerinde bireysel özerklik vurgulanmıştır. Bu görüşte, her birey bağımsız ve kendine yeten bir insandır. Bu insanların davranışları, içsel ayırıcı özelliklerin, değerlerini ve güdülerini yansıtmaktadır. Bu kültürel değerin entelektüel tarihi Yahudi-Hristiyan dininde bulunan bireysel ruh inancına ve İngilizlerin, bireylerin yasal hakları geleneğine kadar geriye götürülebilir.
Buna karşılık Çin, Japonya ve Kore gibi Doğu Asya ülkelerinin kültürlerinde grup özerkliği vurgulanmaktadır. Bu kültürlerde birey benlik duygusunu ait olduğu sosyal gruptan alır. Bu inancın entelektüel tarihi ise Konfüçyüs geleneğine yani cemaat insanı ya da sosyal varlık anlayışına dayanmaktadır.
Araştırmalar bu farklı kültür değerlerinin insanlar tarafından fark edildiğini ve dikkat edilen bilgi tipini etkilediğini ortaya koymuştur. Düşünme tarzlarındaki farklılıklar insanları algılayışımızı, örneğin duygusal yüz ifadelerinin kodlarını çözmemizi etkiler.
John Gabriele’nin deyişiyle, kültür dünyayı nasıl gördüğünüzü değil onu nasıl düşünüp yorumladığınızı değiştirmektedir. Bireyselci kültürlerdeki insanlar başkaları ile ilgili yatkınlığa dayalı yüklemeleri ortaklaşacı kültürde yaşayan bağlı yüklemeleri tercih eden insanlara oranla daha fazla tercih ederler.
Batılı toplumdaki bazı insanlar davranışları yatkınlığa bağlı terimlerle açıklayan kişilik psikologlarına benzerler. Buna karşılık Doğu kültüründeki insanlar ise davranışın durumsal nedenlerini göz önüne alan sosyal psikologlara benzerler.
Bununla birlikte ortaklaşacı kültürdeki yaşayan insanların hiçbir zaman yatkınlığa dayalı yüklemeler yaptıklarını düşünmek de yanlış olur. Elbette ki yaparlar çünkü, arada yalnızca bir derece kullanılmaktadır. Yapılan son araştırmalar ortaya çıkarmıştır ki, başkaları hakkında yatkınlığa düşünmenin bir çok kültürde ortaya çıktığını bize göstermiştir. Yine bunun yanı sıra ortaklaşacı kültürlerdeki insanlar, durumun davranış üzerinde nasıl bir etki yaptığının daha çok farkındadır. Bunun sonucunda ise durumsal etkileri göz önüne alma eğilimleri fazladır.