Erdemli davranış, arzuları kontrol etmektir.
KURAL’ın dediği gibi,” Çırılçıplak gelir,bir kefenle döneriz”. “Felaketlerin başlıca kaynağı, ölçüsüz arzularımızdır. (Diyojen)
İnsan istediğini elde edince mutlu olacağını sanır. Hâlbuki bir arzu diğerini doğurur. Böylece istekler bir kartopu gibi büyür. Sonu gelmez arzunun.
İhtiras kirli amaçlarda harcanırsa kötüdür. İhtirassız olmak değil, ihtiraslarına hakim olmak insana sınavı kazandırır.
Dengenin bozuluşudur hırs. “Açlığınızın midenizden büyük olduğunu anlayamıyorsunuz!” (Seneca).
Hırs zirveye çıkışta son adımı attırmaz. Hırs mahrum bırakır. Hırs sonunda insanı ezer.
“Bir akbabanın Niyagara şelalesine giden ırmak üzerinde bir cesedi yiyerek yüzdüğü görülür. Kuş tehlike noktasına geldiği zaman kanatlarını açarak havalanabileceğini sanar, fakat o noktaya gelince her ne kadar kanatlarını açtıysa da cesedin içinde vahşi bir hırsla donmuş olan tırnaklarını çıkaramayarak girdaba girer.”
İnsanın buna benzer aldanışı var. Fena alışkanlıkların kurbanı kimse de aynı şekilde “Benim için endişelenmeyin. Ben onu istediğim zaman bırakırım.” Der. Fakat bunu gerçekleştirmek için ayağa kalkınca irade gücü bulamaz. Bütün kuvvetinin kendisini terk ettiğini görür.
Sadece tehlikeyi göstermek yetmez. İnsanın önce güçlü ve zayıf yanlarını bilip önlem almak gerekir.
İrade yok olursa, özgürlük zarar verir.
Fedakarlık olmazsa uzak kalır yücelik…
Bilgi irade, duygu erdemle ortaklaşa yardım eder dengeye…
İrade zayıflamış, tutkular dizgini ele almışsa bilgi ne işe yarar? İnsan için kendini dizginleyememek kadar kötü başka ne var?…
Stuart Mill der ki;”Arzularımı tatmin değil, sınırlandırmak sayesinde mutlu olmayı öğrendim.”
“Dünyada sizden üstün olana bakmayın ki, gözünüzde Allah ın nimeti küçülmesin” (Hadis)
Mutluluk için fazla şey aramayın şükür “AZ”ı çoğaltır. “AZ” a anlayışı, sıcak sevgiyi katın, her şey birden değişir.
Bu nedenle hastalığın sebeplerini bilmek ondan kurtulmaya yetmez, İnsan sınır aşıldı mı bir kere; yanlışı bilerek, sürünerek, can çekişerek yapar. “Geç saat” işte budur. Alışkanlığın tutsaklarına “Sigara içmeyin!” ya da “AİDS ten korkun!” demek, rakamlar vermek bilimsel açıklamalar yapmak insanların kurtuluşu, dönüşü için yetmez. Ve insan “Benim gibi çok var!” tesellisine sığınır.
Yörüngesinden çıkan tutkunun gözü kördür. Tutku o kadar önüne geçilmez bir dürtü, o kadar sinsi ve gizli telkindir ki; insan yüzüstü bırakıp onun peşinden gider.
“Çocuk içinde ceviz bulunan kaba elini soktu. Avuçlarını cevizle doldurdu. Dışarı çıkarmak istedi. Çıkaramayınca da ağlamaya başladı. ‘Evladım! Avucundaki cevizlerin bir kısmını bırak! Ellerini dışarı çıkardığın zaman yine bir miktar cevize sahip olacaksın!” İşte sen, daha çok o çocuğa benziyorsun! (Epiktetos)
İhtiraslarımızın bize neler yaptırdığını bilmekten çok uzağız.