Birini tanıdım çok uzun yıllar önce… Beynimde depoladığım anılardan ziyade yüreğimdeki sızı onu daha çok hatırlatıyor bana. Onunla beraber büyüdük, beraber oynar, beraber yemek yerdik. Az kavga da etmedik, ama kıyamazdık birbirimize. Bir kız çocuğuydu o. Yaşanacak yılları düşündüğümde, hani öyle salon hanımefendisi olacak biri olarak asla tasvir edemezdim onu. O zamanlar doğal gaz yoktu, bir çuval kömürü bana mısın demeden sırtına vurduğunu bilirim. Öyle sandığınız gibi iri yarı da değildi, zayıftı, narindi, ama sözünü esirgemez, laf atan herhangi bir şehir züppesine anlayacağı dilden yumruklarıyla anında cevap verirdi. Cesurdu. Gözü karaydı. Yine de içindeki insani yanını ezbere bilirdim. Bu gün aramızda değil, gecenin solmaya başlayan renkleri gibi, onu ve etrafına yaydığı renk cümbüşünü çok özlüyorum.
“Benim hiç arkadaşım yok,” demişti bir keresinde, kahvaltı soframızda. Beni veya kardeşlerimi kastetmemiş, dışarıdan, çevreden bir muhatap aramıştı. Demek bizden sakladığı ve bir başkasına anlatacağı içinde ölen veya ölmek üzere olan, onu kemiren derin bir hissiyatı vardı. Şimdi hatırlayınca, tuhaf oluyor insan, garip ve şekilden şekile giren suçluluk duyuyor. Söyleyemediklerim vardı ona, sanırım hala da var bu yüzden.
“Sen karanlığa gömülü isen bu aydınlığı inkar değil,” demişti yine bir gün bana. Belli ki, beni iyi analiz etmiş, çözümlemeyi de kendi bildiğince söyleyivermişti. Ne çok sevinmiştim ondan bunu duyunca. Demek, insan baş başa iken arkadaşıyla, onsuz olmayan bir hayatın cırtlak sesini elinin tersiyle itip, kendini onun yazgısının ortasında buluyordu. Bildiğince yardım elini uzatıyordu işte. Daha ne yapacaktı!
Songül'dü adı. Hayatı boyunca ne kadar güldü, inanın hiç bilmiyorum. Umarım, şimdi cennet bahçesinde tasvirini bilmediğim güzellikte bir çadırda kalıyordur. Ve yine umarım ki, ara sıra benim onu düşündüğüm kadar o da beni düşünüyordur.
Bence, kendimizle iletişimde geri dönüşleri doğru alabilmek için karşımızda canlı kanlı birinin olması gerekmez her zaman. En güzel, ölü dediklerimiz konuşur. Bize verecekleri mutlaka bir iki cevap vardır. Konuşun onlarla.