Bir savaş ortamının, o ortamda bulunan insanları ya da dolaylı olarak savaşa tanıklık edenleri ne kadar derinden etkilediğini hemen hepimiz biliyoruz. Biliyoruz ki savaşın etkisi savaş alanının çok daha ötelerinde bile hissedilebilir. Aynı şekilde savaş ile saldırganlık arasında da bir bağlantı söz konusudur.
Bir ülke savaşa girdiği taktirde yaşanan koşullar o ülkenin yurttaşlarının saldırganlık duygularını da önemli ölçüde etkilemektedir. Özellikle savaşta olan bir ülkenin halkı, kendi aralarında birbirlerine karşı daha saldırgan bir tutum sergiler.
Bu duruma bir örnek vermek gerekirse, 110 ülkenin 1990 yılından bugüne suç oranları incelendiğinde ve savaşta olmayan benzer ülkeler ile karşılaştırıldığında, savaşa giren ülkenin cinayet suçlarının istatistiksel olarak önemli ölçüde arttığı görülmüştür. Bu durum ise saldırganlığın sosyal nedenlerle ilgili söylenen her şey ile örtüştüğünü göstermektedir.
Bir ülkenin savaş durumunda olmasını bir anlamda büyük, şiddet içerikli bir televizyon dizisine benzetebiliriz. Televizyonda şiddete aşırı tanık olma sonucunda ortaya çıkan bir çok sorun gibi böyle bir durumda da bir çok sorun ortaya çıkacaktır. Bunları sıralamak gerekirse:
a) Halkın saldırganlığa karşı ketleri zayıflar,
b) Saldırganlık taklit edilmeye başlar,
c) Saldırgan tepkiler halk arasında daha fazla kabul görür,
d) Halk arasında acımasızlık ve yıkımdan duyulan dehşet hissi uyuşur ve kurbanlara karşı duyulan sempati hissi azalır.
Ayrıca bir durumdan daha söz etmek gerekirse, savaş zorlu sorunların şiddet yolu ile çözülmesini de meşrulaştırır. Bu durum ise günümüze her zamankinden daha çok hissedilmektedir. Çünkü artık gelişen teknoloji sayesinde uydu yayınları ile evimizde hiçbir çaba sarf etmeden 24 saat boyunca çocuklar ve yetişkinler olarak televizyon karşısına geçip herhangi bir yerdeki savaşta olup bitenleri seyredebiliriz.