Evlilik geleneksel anlamda kadın ve erkek arsında nikâh yoluyla geçerliliği kabul edilmiş, eşler arasında hak, görev ve sorumluluklar olmasını gerektiren bir ilişkidir. Geçmişten bugüne yaşanan toplumsal değişiklikler aile ve evlenme anlayışında da değişiklikler oluşmasına sebep olmuştur.
Evlilik konusunda gözlenen en büyük değişikliklerden biri eşlerin nikah olmaksızın birlikte yaşaması şeklindedir. Özellikle Batı toplumlarında çok fazla görülmeye başlayan bu durum evlenmeyi düşünen çiftlerin birbirlerini tanıması ve evliliğe hazırlanması olarak da düşünülmektedir. Örneğin Amerika’da üniversitede okuyan genç çiftlerin büyük bir çoğunluğu birbirleriyle aynı evi paylaşmaktadır. Birlikte yaşayan çiftler bir süre sonra evlilik beklentisi içine girseler de çoğunun bir evliliğin getirdiği maddi ve manevi sorumluluğu paylaşmayı benimsemediği ve evliliği gerçekleştiremediği görülmektedir.
Yine Batı ülkelerinde görülen başka bir değişim de eşcinsel evliliklerdir. Bazı ülkelerde yasallaşmasıyla bu evlilik türü yaygınlaşmaya başlamıştır. Tarih boyunca aynı cinse eğilim gösteren bireylerin varlığı söz konusu olsa da bu durum toplum tarafından kabul görmediği için eşcinsel eğilimleri olan kişilerin sayısı hakkında tam bir yorum yapmak da mümkün olmamaktadır. Ancak eşcinsel çiftlerin resmi olarak evlenebildiği ülkeler vardır.
Günümüzde evlilik ve aile anlayışında en sık görülen değişiklik boşanma konusundadır. Boşanma kanunla kurulan bir evliliğin yine kanunsal yollarla sona erdirilmesidir. Boşanmanın hukuki anlamda kolaylaşması, bireylerin yaşamı her anlamda ortak bir paylaşım şeklinde yürütme çabası yerine daha bireysel bir şekilde geçirme isteği, aşk ve sevgi anlayışındaki beklentilerin artması, boşanmanın sosyal anlamda yavaş yavaş normal bir durum olarak karşılanmaya başlanması, yaşam şartlarında oluşan huzursuzluk ve gerginliğin çiftlerin ilişkisine yansıması boşanmayı arttıran temel nedenlerdir. Boşanma aile yapısının değişmesine yol açmış, geniş aileden çekirdek aileye dönüşen aileler daha da küçülerek parçalanmıştır. Tek ebeveynden oluşan ailelerin oluşmasının tek sebebi boşanma değildir. Ebeveynlerden birinin ölmesi sonucu tek başına aileye reislik eden kadın veya erkekler olduğu gibi evlilik dışı doğumlar sebebiyle de tek ebeveynli aileler bulunmaktadır. Bu tür aileler daha çok kadınların tek başına kalmasıyla oluşur ve toplumsal anlamda maddi/manevi zorluklarla karşılaşmaktadırlar. Ülkemizde tek başına kalan anne ya da baba çoğunlukla kendi ailesinin ya da eşinin ailesinin yanına geçerken Batı ülkelerinde yalnızlık ve yoksullukla yüzleşmektedir. Bu nedenle tek ebeveynli ailelere daha az rastlanmaktadır.
Evlilik anlayışında gitgide daha çok karşılaşılan değişimlerden biri de evliliğe uzak durulması, bekâr kalmanın tercih edilmesidir. Evlenme yaşının yukarı çıkması, boşanma ya da eşlerden birinin ölmesi sonucu kişinin bir daha evlenmemesi bekâr kalmanın nedenleri olarak gösterilebilir. Ayrıca günümüzde bireylerin kariyer yapmaya daha çok önem vermesi, evliliğin getirdiği bağlılıktan ve sorumluluklardan kaçınmak istemesi de bekâr kalmaya sebep olabilmektedir.