Sosyolojinin tüm alanlarında olduğu gibi aile sosyolojisinde de sosyolojik kuram ve yaklaşımlar doğrultusunda incelemeler yapılmaktadır. Türk Dil Kurumu’na göre kuram; sistemli bir biçimde düzenlenmiş birçok olayı açıklayan ve bir bilime temel olan kurallar, yasalar bütünüdür. Yaklaşım ise, toplumbilim yönteminde toplumsal yapının biçimlenişi ve öğeler arasındaki ilişkilere bakış biçimleriyle birbirinden ayrılan ana doğrultulardan her biridir. Kuramlar daha çok epistemolojik (bilgi felsefesi) yaklaşımlar ise ontolojik (varlık felsefesi) bir yöntemle ele alınmaktadır.
Sosyolojik incelemelerde ele alınan kuramsal yaklaşımlardan biri pragmatizm doğrultusunda oluşan sembolik etkileşimciliktir. Bu yaklaşımı sosyoloji alanında kullanan en önemli isimler George Herbert Mead ve öğrencisi Herbert Blumer’dir. Sembolik etkileşimcilere göre insanların davranışta bulunup eyleme geçmesi için öncelikle karşısındakilerin yaptıklarını yorumlamaya çalışmaktadır. Eylemlerin ne şekilde olacağını bu yorumlar belirler ve yorumlamak için de semboller kullanılmaktadır. Zaman geçtikçe toplumlarda değişimler olduğu gibi ailelerde de değişiklikler olmuştur. Sembolik etkileşimciler bu değişimlerin nedenini sembollerin değişimine bağlar. Örneğin sosyal ilişkilerin kalıcılığını yitirmesi ve sıradanlaşması eş seçimi konusundaki değerlerin değişmesine yol açmıştır. Duygusallık ve kişiliğin bu seçimde önem kazanmasıyla beklentiler artmış dolayısıyla da boşanmalar çoğalmıştır.
Çocukların aile içinde ve toplumdaki algılanışı da değişim göstermiştir. Eskiden özellikle de tarım toplumlarında küçük yaşta çalışmaya başlayan çocuklara bir yetişkin gözüyle bakılırken günümüzde ilköğretimi bitirdikten sonra çocukluktan yavaş yavaş çıktıkları kabul edilmektedir. Anne-babanın çocuklarına karşı sorumlulukları da artmıştır. Sadece duygusal bir yaklaşım sergilemek yetersiz kalmaktadır. Çocuklarının her türlü gelişiminde aktif rol sahibi olmaya başlayan ebeveynlerle çocuk merkezli aile yapısı oluşmaya başlamıştır. Bununla birlikte mesleki ve ekonomik değişikliklerle ailedeki çocuk sayısı da azalmıştır.
Kadının iş hayatına atılması aile hayatındaki sorumluluklarına daha da fazlasını katmıştır. Bu nedenle çocukların bakımı ve ev işlerinde aile büyüklerinden ve eşlerden yardım beklenmektedir. Kadının ekonomik bağımsızlığa kavuşması aynı zamanda onların önüne bir seçenek sunmuştur. Evliliğinden memnun olmayan kadınlar boşanabilmektedir. Zaten günümüzde boşanma konusundaki algılar ve ona yüklenen semboller büyük bir değişim göstermektedir. Eskiden boşanan kişilere toplum içinde olumsuz gözle bakılırken günümüzde boşanma doğal karşılanan bir durum haline gelmeye başlamıştır. Ayrıca boşanma yasalarla – özellikle Amerika’da – özendirici bir sembol olmaya başlamıştır. Önceleri boşanma nedeni için çok ciddi sebepler aranırken günümüzde geçimsizlik ve kimi kusurlu davranışlar boşanma için yeterli sayılmıştır.
Sonuç olarak; sembolik etkileşimci anlayışa göre boşanma konusundaki algılarla, evlilikten beklentilerle, ebeveyn-çocuk ve eşler arası ilişkilerle ilgili semboller yavaş yavaş değişmeye başlamıştır. Bu durum da aile içi ilişkilerde ve aile yapısında farklılıklar gözlenmesine neden olmuştur.